İmam Rıza’nın İlmî Mirası

İmam Rıza’nın (a.s) İslâm dünyasına, daha doğrusu tüm insanlık âlemine, özelde de Ehl-i Beyt tâbilerine bıraktığı olağanüstü ilmî miras; felsefeden kelama, tıptan fıkha, tefsirden tarihe, edebiyattan siyasete ve sosyolojiye kadar türlü ilim dallarını kapsamaktadır.

Halife Me’mun, farkında olmayarak İmam Rıza’nın (a.s) toplumsal hayatta belirginleşmesi, tebarüz etmesi için altın bir fırsat sağlamıştı. İmam’ı zayıf düşürmek, ilmî yüzleşmelerde delillerini çürütmek için topladığı değişik grupların ve dinlerin âlimlerine İmam Rıza’nın(a.s) meydan okuyarak hepsini susturmasına imkân tanımış oldu.

Me’mun’un daveti üzerine toplanan değişik İslâmî mezheplerin âlimlerine nasıl karşı koyduğunu gördük. Bunlar,Me’mun’un isteğine uyarak İmam’a (a.s) en zor, en içinden çıkılmaz sorular sormuşlardı. Kendilerince kapalı olan meseleleri sormuşlardı.

Tarihçiler, İmam’a (a.s), çeşitli ilim dallarıyla ilgili olmak üzere yaklaşık yirmi bin sorunun sorulduğunu bildirmektedirler. İmam Rıza (a.s), bu soruların tümüne cevap vermiş, böylece özelde Me’mun’un ve Abbasoğulları’nın zorbalıklarına, genelde de Ehl-i Beyt’in faziletinden habersiz tüm cahillere meydan okumuştur.

Bu tartışmaların dışında İmam Rıza’dan (a.s) değişik açıklamalar da aktarılmıştır. Konunun uzmanları bunları derlemiş ve bağımsız eserler hâlinde İslâm ümmetinin istifadesine sunmuşlardır: “İmam Rıza’nın (a.s) Tıbbı”, “İmam Rıza’nın (a.s) Müsnedi”[1] ve “Sahifetu’l-İmami’r-Rıza” (er-Razaviyat adı da verilen bueser,”SahifetuEhli’l-Beyt” ismiyle de bilinir),”RisaletuCevamii’ş-Şeria”. Yine İmam Rıza’ya (a.s) “Fıkhu’r-Rıza” adında fıkhî bir eser de nispet edilmiştir.[2]

Silsiletu’z-Zeheb (Altın Zincir) hadisini İmam Rıza (a.s) masum atalarından, onlar da dedeleri Seyyidü’l-Mürselin’den (s.a.a), o da Cebrail’den, o da âlemlerinRabbinden nakletmiştir. Hadisin metni şöyledir:

“Lailahe illallah benim kalemdir. Kim bu sözü söylerse, kaleme girmiş olur. Kaleme giren de azabımdan emin olur.”

Ahmed b. Hanbel, bu hadisin rivayet zinciri hakkında şöyle der:

“Bu öyle bir silsiledir ki, deliye okunsa derhal akıllanır.”[3]

Ayrıca İmam Rıza’nın (a.s) Müsned’inde toplanan hadisler iki bini geçmektedir ve değişik konularla ilgilidir. Akait, fıkıh, ahlâk, tefsir, tarih ve tartışmalar,Müsned’in ana konularını oluşturmaktadır ve eser bu konular esasında tertip edilmiştir. Fakat İmam’ın (a.s) önem verdiği ilmî alanlar bu konularla sınırlı değildir.

Öte yandan akait ve şeriat usulüne, özellikle imamet meselesine özel bir önem verildiğini ve detaylı olarak ele alındığını görüyoruz. Bunlara ne denli özen gösterildiğini bu metinlerden de gözlemleyebiliyoruz. İmam (a.s) bu sözlerinde, şu veya bu şekilde Ehl-i Beyt (a.s) mezhebinden uzaklaşmış diğer grup ve mezheplerin tüm yollarını kapatmış, onlara ikna edici cevaplar vermiştir.

İmam’ın (a.s) ortaya koyduğu kanıtlar açıktır ve içerikleri itibariyle hakkı haykırır türdendir.Bunlarda takiyye yapıldığına dair bir işaret de bulamazsın. Nitekim sadece tarihî gerçeklerin bazı yönlerinin açıklanışı da söz konusu değildir. Aksine İmam Rıza (a.s), mezhebî-akidevî alanlara bütün ağırlığıyla giriyordu. O, ilkelerini savunma uğruna girdiği bu yolun sonunda suikast ve öldürülmenin kendisini beklediğini de biliyordu. O, bütün yönleri ve boyutlarıyla savaş meydanına atılmıştı. Mezhebin hakikatini, delillerini, gerekçelerini ve varlığını kanıtlayıp yerleştirmekti amacı. Çünkü bu, Allah’ın yeryüzündeki risaletini temsil eden tek çizgiydi. Başkası değil, sadece bu, Hz. Resul’ün (s.a.a) çizgisinin devamıydı.

 

İmam’ın (a.s) ilmî mirasının büyüklüğünün, amaç ve alanlarının farklılığının kanıtı olarak bazı örnekleri aşağıda sunuyoruz:

Akıl, İlim ve İrfan Üzerine

1- Akıl, Allah’ın bir bağışıdır. Edep ise zahmet çekilerek elde edilir. Edep elde etmek için uğraş veren kimse, sonunda onu elde eder; ama akıl edinmek için çabalayan insan, cahilliğini arttırmaktan başka bir iş yapmaz.[4]

2- İbadet çok namaz kılmak ve çok oruç tutmak demek değildir; ibadet Allah’ın işleri üzerinde tefekkür etmektir.[5]

3- Allah bir kuluna akıl emanetini vermişse, mutlaka onu bu akıl sayesinde bir gün kurtarır.[6]

Kur’ân-ı Kerim Üzerine

 

1- Hasan b. Halid rivayet eder: er-Rıza Ali b. Musa’ya (a.s) dedim ki: “Ey Resulullah’ın oğlu! Söyler misin; Kur’ân yaratıcı mıdır, yaratılmış mıdır?” Buyurdu ki:

Ne yaratıcıdır, ne de yaratılmıştır. O, Allah’ın kelamıdır.[7]

 

2- Reyyan b. Salt rivayet eder: İmam Rıza’ya (a.s): “Kur’ân hakkında ne dersin?” diye sordum. Buyurdu ki:

Allah’ın kelamıdır, sakın onun sınırlarını aşmayın. Ondan başka yol gösterici de aramayın, aksi takdirde sapıtırsınız.[8]

 

3- İmam Rıza’nın (a.s) azatlısı Ebu Hayyun rivayet eder:

Kur’ân’ınmüteşabih ayetlerini muhkem ayetlerine döndürerek açıklayan kimse dosdoğru yolu bulur.

 

Sonra İmam (a.s) şöyle der:

Kur’ân’da olduğugibi, bizim hadislerimizde de müteşabih ve muhkem ifadeler vardır. Bizim hadislerimizdeki müteşabih ifadeleri muhkem ifadelere döndürün; muhkemleri bir kenara bırakıp sadece müteşabih ifadelere uymayın, aksi takdirde sapıtırsınız.[9]

 

4- Bir gün İmam Rıza (a.s) Kur’ân’dan söz etti, Kur’ân’ın içerdiği kanıtları, nazmındaki ayet ve mucizeleri yüceltti ve şöyle dedi:

Kur’ân, Allah’ın sağlam ipidir, kopmaz kulpudur, örnek yoludur. Cennete götürür, ateşten kurtarır. Üzerinden çok zaman geçti diye çürümez, diller tarafından sürekli tekrarlanmaktan dolayı zayıflamaz. Çünkü belli bir zaman için indirilmemiştir. Bilakis bütün insanlar için bir delil, bir burhan, bir hüccet kılınmıştır. Ne önünden, ne de ardından batıl bulaşır ona. Hikmet sahibi, daima övülen Allah tarafından indirilmiştir.[10]

Tevhid Üzerine

 

1- Bir adam âlemin hâdis (sonradan olma) oluşuna dair kanıt istedi. İmam (a.s) şöyle dedi:

Sen yoktun, sonra oldun. Senin kendini ve kendin gibi olanların seni var etmediğini de biliyorsun.[11]

 

2- Belh nehrinin ötesinden bir adam Ebu’l-Hasan er-Rıza’ya (a.s) geldi ve dedi ki: “Sana bir soru soracağım; eğer benim düşündüğüm gibi cevap verirsen, senin imamlığını kabul edeceğim.”Ebu’l-Hasan: “İstediğin sor.” dedi. Adam dedi ki: “Bana Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu, nasıl var olduğunu ve neye dayandığını söyle?”

İmam (a.s) şöyle buyurdu:

Allah, neresiz, nereyi, nere yapandır. Ve nasılsız, nasılı, nasıl yapandır. O, kudretine dayanır.

Bunun üzerine adam yerinden kalktı, İmam’ın alnından öptü ve dedi ki: “Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna, Ali’nin Allah Resulü’nün vasisi olduğuna, ondan sonra Resulullah’ın yerine geçtiğine, siz imamların doğru sözlü olduklarınızave senin de onlardan sonra onların görevini üstlendiğine şahitlik ederim.”[12]

 

3- Hasan b. Beşşar rivayet eder: Ebu’l-Hasan Ali b. Musa er-Rıza’ya (a.s) sordum ki: “Allah olmayanı, bu olmayanın olması durumunda nasıl olacağını bilir mi? Yoksa sadece olanı mı bilir?” Buyurdu ki: “Allah, eşyayı, onların olmalarından önce bilir.”

Peygamberlik ve Peygamberler Üzerine

 

1- İbnSıkkıt İmam Rıza’ya (a.s) şöyle dedi: “Niçin Allah Musa b. İmran’ı asa ve parlak el ve sihir iptal edecek vesileyle ve İsa’yı tıp ve Muhammed’i söz ve hutbelerle gönderdi?”

İmam Ebu’l-Hasan (a.s) şöyle dedi:

Kuşkusuz Allah Teala Musa’yı (a.s) gönderdiğinde o dönemde yaygın olan, sihir idi. Bu yüzden, Musa (a.s),yüce Allah’ın katından onların güçlerini aşan ve onların sihirlerini iptal eden ve onlara karşı hücceti geçerli kılan bir mucize getirdi. İsa’yı (a.s) ise yüce Allah müzmin hastalıkların ortaya çıktığı ve insanların tıbba gerek duyduğu bir dönemde peygamberlikle görevlendirdi. Böyle bir dönemde onların yanında benzeri bulunmayan bir bilgi ile ve yüce Allah’ın izni ile ölüleri diriltecek ve dilsizi ve abraşı iyileştirecek bir mucize ile gönderdi ve bu yolla onlara hücceti geçerli kıldı.

Muhammed’i (s.a.a) de hitabet, konuşma (sanıyorum şunu da ekledi:) ve şiir sanatının halk içinde yaygın olduğu bir dönemde gönderdi. Muhammed Allah’ın kitabından, öğütlerinden ve hükümlerinden onların sözlerini iptal edecek ve onlara karşı hücceti ispat edecek gerçekleri açıkladı.

İbnSıkıt:”Allah’a yemin ederim, senin gibi birisinin bugün olduğunu sanmıyorum dedi.” dedi ve ardından: “Bugün İnsanlara karşı Allah’ın hücceti nedir?” diye sordu. İmam buyurdu ki

Akıldır. Akıl ile Allah hakkında doğruyu söyleyen tanınır ve tasdik edilir ve Allah hakkında yalan uyduran bilinerek yalanlanır.

İbnSıkkıt: “Allah’a yemin olsun ki, doğru cevap işte budur.” dedi.

 

2- İmam Rıza’dan (a.s) şöyle nakledilir:

Ulu’l-azm peygamberlerin ulu’l-azm diye isimlendirilmelerinin sebebi, onların şeriatve azimet sahibi olmalarıdır. Şöyle ki: Nuh’tan sonra gelen her peygamber onun şeriat ve yöntemi üzere idi ve onun kitabına uyuyordu. Bu durum İbrahim-i Halil’in (a.s) zamanına kadar devam etti.

 

İbrahim’in (a.s) döneminde ve ondan sonra olan her peygamber Musa’nın (a.s) dönemine kadar onun şeriat ve yöntemi üzere idi ve onun kitabına uymakta idi.Musa’nın (a.s) zamanından ve ondan sonra gelen her peygamber İsa’nın (a.s) dönemine kadar Musa’nın (a.s) şeriatı, yöntemi ve kitabı üzere idi. İsa’nın (a.s) zamanından ve ondan sonra gelen her peygamber peygamberimiz Muhammed’in (s.a.a) dönemine kadar İsa’nın (a.s) şeriatı, yöntemi ve kitabı üzere idi. Bu beş peygamber, peygamberlerin ve resullerin en faziletlisi idi. Muhammed’in şeriatı kıyamete kadar nesholmaz ve kıyamete kadar ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Ondan sonra kim peygamberlik iddia ederse veya Kurân’dan başka bir kitap getirirse, bunu ondan duyan herkese onun kanı mubahtır.[13]

Öğütleri ve Kısa Sözleri

 

1- İmam Rıza’dan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilir:

Bir mümin, şu üç haslete sahip olmadıkça gerçek mümin olamaz: Rabbinden bir Sünnet, Peygamber’inden bir Sünnet ve Veli’sinden bir Sünnet.Rabbinin Sünnet’i, işini gizlemesidir. Peygamber’inin Sünnet’i, insanlarla iyi geçinmesidir. Veli’sinin Sünnet’i, darlıkta ve genişlikte sabretmesidir.

 

2-Yine şöyle buyurmuştur:

Nimet Sahibi ailesini bollukta yaşatmalıdır.

 

3-Şöyle buyurmuştur:

Peygamberlerin ahlâkından biri de temizliktir.

 

4-Yine buyurmuştur ki:

Güvenilir adam sana hıyanet etmedi, ama sen haine güvendin.

 

5- Ve şöyle buyurdu:

Allah bir işi yapmak istediğinde, kulların akıllarını alır ve işini gerçekleştirir ve iradesi tamamlanır. İşini gerçekleştirince de her akıl sahibinin aklını kendisine geri verir. Sonra o:”Bu iş nasıl oldu? Neden kaynaklandı?” demeye başlar.

 

6- İmam Rıza buyurdu ki:

Susmak, hikmet kapılarından bir kapıdır. Susmak, muhabbete sebep olur ve her iyiliğe insanı kılavuzluk eder.

 

7-Şöyle buyurmuştur:

Kendini insanlara sevdirmek, aklın yarısıdır.

 

8-Yine şöyle buyurmuştur:

Kuşkusuz Allah boşuna konuşmayı, malı zayi etmeyi ve başkalarından çok istekte bulunmayı sevmez.

 

9- İmam’a (a.s) kulların en iyileri hakkında soruldu. İmam (a.s) şöyle dedi:

Onlar iyilik yapınca sevinen, kötülük işleyince Allah’tan bağış dileyen, kendilerine nimet verilince şükreden, bir belâya duçar olunca sabreden ve bir şeye kızınca affeden kimselerdir.

 

10- İmam’a (a.s) tevekkülün sınırı hakkında sorduklarında şöyle buyurdu:

Tevekkül, Allah’tan başka kimseden korkmamandır.

 

11-Şöyle buyurmuştur:

Evlenince yemek vermek sünnettendir.

 

12-Şöyle buyurmuştur:

İman dört kısımdır: Allah’a tevekkül etmek, Allah’ın kaza ve kaderine razı olmak, Allah’ın emrine teslim olmak ve işi Allah’a bırakmak. Salih kul[14] şöyle demiştir: “İşimi Allah’a bırakıyorum… Bu yüzden Allah da onu, onların kurdukları kötü tuzaktan korudu.

 

13-Şöyle buyurmuştur:

Akrabanla iyi ilişki kur, bir içim su vermekle bile olsa. Akrabaya karşı en iyi ilişki, ona eziyet etmekten sakınmaktır. Allah kitabında şöyle buyurur: “Sadakalarınızı minnet ve eziyetle batıl etmeyin.”[15]

 

14-Yine buyurmuştur ki:

Hilim ve ilim, fıkıhın (dinde derin bilgiye sahip olmanın) belirtilerindendir. Konuşmamak hikmetin kapılarından bir kapıdır ve her hayra kılavuzdur.

 

15- Ve şöyle buyurmuştur:

Bir nimet arayıp onunla ailesinin ihtiyaçlarını gideren kimsenin, Allah yolunda cihat eden kimseden mükâfatı daha çoktur.

 

16- İmam’a (a.s): “Nasıl sabahladın (Nasılsınız)?” denildi. İmam (a.s) şöyle buyurdu:

Azalmış bir süreyle, korunan amelle, boynumuzda duran ölümle, arkamızda olan ateşle ve bize ne yapılacağını da bilmediğim hâlde sabahladım.

……………………………..

 [1]- Müsned, 240 hadis içermektedir. Bunları, Abdullah b. Ahmed b. Amir et-Taî İmam Rıza’dan (a.s) rivayet etmiştir.

[2]- Bu eserin İmam Rıza’ya (a.s) ait olup olmadığı hususunda mezhebimizin mensubu âlimler arasında üç farklı görüş hâkimdir. bk. Ab-dülhadi el-Fadlî, Tarihu’t-Teşrii’l-İslâmî, s.175

[3]- MenakıbuÂl-i EbîTalib, 3/433, Biharu’l-Envar, 48–107, A’ya-nu’ş-Şia, 1/100

[4]- el-Kâfi, 1/24

[5]- el-Kâfi, 2/55

[6]- el-Emali, Şeyh Tusî, 1/55

[7]- et-Tevhid, s.223

[8]- et-Tevhid, s.223; el-Emali, s.226

[9]- UyunuAhbari’r-Rıza, 1/290

[10]- Uyun Ahbari’r-Rıza, 2/130

[11]- et-Tevhid, s.293

[12]- el-Kâfi, 1/88

[13]- UyunuAhbari’r-Rıza, 2/80

[14]- Salih kuldan maksat Firavun ailesinin müminidir. İşaret edilen ayetler Gâfir Suresi, 44 ve 45’te yer alır.

[15]- Bakara, 266