Sünni Bir Kalemden Gadir-i Hum


M.Asım Köksal, 1983 yılında 18 ciltlik eseriyle “Pakistan Siret Ödülü”nü kazandı.

 

Bu eserinde, 17.cilt, sayfa 313’te ĞADİR-İ HUM olayı’nı şöyle anlatır:

Peygamberimiz ve Müslümanlar, Veda tavafını yaptıktan sonra hep birlikte Medine yoluna koyuldular.

 

Peygamberimiz (s), Cuhfe bölgesinde, Ğadir-i Hum vadisinde konakladı. Hum, Mekke ile Medine arasındaki suyun veya oradaki meşeliğin adıdır…

 

Ğadir-i Hum’un Cuhfe’ye uzaklığı 2 mil veya 3 mildir.

 

Ravilerin aktardıklarına göre;

 

Ğadir-i Hum’da, su başında bulunulduğu sırada, Müslümanlar namaza çağrıldı. Oradaki iki ağacın altı süpürülüp temizlendi. Semure ağacının üzerine bir elbise gerilerek, güneşin sıcağından korunmak üzere Peygamberimiz için bir gölgelik yapıldı. Peygamberimiz orada öğle namazını kıldı. Müslümanlara hitap etmek üzere ayağa kalktı.

 

Allah’a hamdu senada bulundu. O gün kıyamet gününe kadar olup bitecek şeylerin hiç birini bırakmaksızın hepsinden haber verdi. Vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra da:

 

“Ey insanlar! Haberiniz olsun ki ben de ancak bir insanım. Çok sürmez, Yüce Rabbimin elçisi bana gelecek ve ben de onun davetine icabet edeceğim.

 

Ben size iki ağır emanet bırakıyorum. Onların birincisi, Yüce Allah’ın Kitabı’dır ki onun içinde hidayet ve nur vardır. Yüce Allah’ın kitabını tutun ve ona sımsıkı sarılın.

 

İkincisi ise Ehl-i Beyt’imdir.

 

Ehl-i Beyt’im hakkında size Allah’ı hatırlatırım!

 

Ehl-i Beyt’im hakkında size Allah’ı hatırlatırım!

 

Ehl-i Beyt’im hakkında size Allah’ı hatırlatırım! Buyurdu. Sonra, “Ey insanlar! Siz ne üzerine şehadet edersiniz?” Diye sordu.

 

“Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederiz” dediler.

 

Peygamberimiz:

 

“Sonra?” Diye sordu.

 

“Muhammed aleyhis selamın da Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederiz” dediler.

 

Peygamberimiz :” Sizin veliniz kimdir?”diye sordu.

 

“Bizim velilerimiz Allah ve Resulü’dür” dediler.

 

Bunun üzerine Peygamberimiz:

 

“Ey insanlar! Benim müminlere öz canlarından önce geldiğimi biliyorsunuz değil mi?”diye sordu.

 

“Evet! Ya Resulallah!”dediler.

 

Peygamberimiz:

 

“Benim müminlere öz nefislerinden önce geldiğimi biliyorsunuz değil mi?” Diye tekrar sordu.

 

“Evet!” dediler. Bu cevap üzerine Peygamberimiz H. Ali’nin elinden tutup:

 

“Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır! Allah’ım! Ona dost olana dost ol! Düşman olana düşman ol! Ona yardım edene yardım et!” Diyerek Allah’a yalvardı. H.Ömer, H.Ali ile karşılaşınca:

 

“Ey Ebu Talib’in oğlu! Ne mutlu sana! Sen sabahladığında da, akşamladığında da erkek-kadın bütün müminlerin mevlasısın!” Diyerek onu kutladı.

 

 

M. Asım Köksal