Tarihte Tebliğ Ağından Bahsedilmemesinin Sebebi Şöyle bir soruyla karşılaşmak mümkün: Tarihte adı geçen tebliğ ve iletişim şebekesinden hiç bahsedilmemesinin sebebi nedir? Ve niye hiçbir faaliyeti açıkça nakletmemiştir? Buna şöyle cevap verilebilir: Mezkur davet ve tebliğ şebekesine tarihte rastlanmamasının sebebi, öncelikle İmamın dostlarının “takiyye” ilkesine fazlasıyla bağlı olmalarıydı. Bu bağlılık, mahrem olmayanların bu teşkilata sızmasını engellemek içindi.
Tarihte Tebliğ Ağından Bahsedilmemesinin Sebebi
Şöyle bir soruyla karşılaşmak mümkün: Tarihte adı geçen tebliğ ve iletişim şebekesinden hiç bahsedilmemesinin sebebi nedir? Ve niye hiçbir faaliyeti açıkça nakletmemiştir?
Buna şöyle cevap verilebilir: Mezkur davet ve tebliğ şebekesine tarihte rastlanmamasının sebebi, öncelikle İmamın dostlarının “takiyye” ilkesine fazlasıyla bağlı olmalarıydı. Bu bağlılık, mahrem olmayanların bu teşkilata sızmasını engellemek içindi.
Bunun bir başka sebebi de Şia’nın cihadının o aşamada amacına varamaması ve yönetimi ele alamamasıydı, ki bu da bir takım etkenlerin sonucuydu… Eğer Abbasîler de yönetimi ele geçiremeseydiler, onların gizli faaliyetleri ve acı-tatlı anıları da göğüslerinde kalacak, kimsemin bunlardan haberi olmayacak ve tarihte de rastlanamayacaktı.
Bütün bunlarla birlikte, Ehlibeyt’in imametine dönük Şiî davetini açıkça haykıran rivayetlerin sayısı az değil. Bunu bir hadisle örneklendirmek yeterli olacak kanısındayım.
Kufe halkından biri Horasan’a gider ve insanları Cafer b. Muhammed’in (a.s) velayetine davet eder. İnsanların bir grubu bu davete olumlu cevap verir ve itaat ederler. Diğer bir grup ise buna muhalefet edip tekzip yolunu seçerler. Üçüncü bir grup ise ihtiyatlı davranırlar; ne icabet, ne de tekzip ederler… Bir gün ihtiyat edenlerden birinin yolu Medine’den geçer ve bu arada İmam ile görüşür. İmam (a.s) bu adamı zemmederek şöyle buyurur:
“Takva ve ihtiyat ehli idiysen, filan yerde hıyanet ederek filan işi niye yaptın, niye ihtiyat etmedin peki!?[1]
Gördüğümüz gibi davetçi Kufe halkındandır; tebliğ bölgesi Horasan, davetçinin adı gizli ve davetin içeriği ise İmam Sadık’ın (a.s) velayetine itaat.
Konuyla İlgili Bir Başka Belge
imam sadık
İmametin tebliği alanında imamların ve Şia’nın görüşünü belirleme açısından dikkate şayan bir diğer belge de, imamlar ve siyasî rakipleri (Emevîler ve Abbasîler) arasında gerçekleşmiş olan tartışmalar ve sözlü mücadelelerdir.
Hem kelâmî ve mezhebî deliller diliyle, hem de daha açık ve net bir dille –şiir dili- gerçekleşmiş olan bu tartışmalar, Şia’nın imamet hususundaki tebliğ amacının, yönetimin Ehlibeyt İmamlarının hakkı olduğunu çok net bir şekilde kanıtlamaktadır. Bunun doğal sonucu şudur:
Ehlibeyt’in velayetine davetin en açık boyutu, siyasî gücü ehil olmayanlardan geri alıp hak sahiplerine iade etmek için mücadeleye davetten ibaretti.
İmam Sadık’ın (a.s) dönemi, Abbasîlerin hareket başlatması ve sonra da hükümeti ele geçirmeleriyle muasır olması bakımından bu tür tartışmaların en hassas dönemiydi. İmamın bakış açısından Şiî ve Abbasî şairlerin şiirleri de aynı konumdaydı.
[1]- Bihar-ul Envar, c.47 s. 72
……………
www.erfan.ir
Eyl 20 2022
İmam Sadık”ın (a.s) İmameti Tebliğ Etmesi (3)
Tarihte Tebliğ Ağından Bahsedilmemesinin Sebebi
Şöyle bir soruyla karşılaşmak mümkün: Tarihte adı geçen tebliğ ve iletişim şebekesinden hiç bahsedilmemesinin sebebi nedir? Ve niye hiçbir faaliyeti açıkça nakletmemiştir?
Buna şöyle cevap verilebilir: Mezkur davet ve tebliğ şebekesine tarihte rastlanmamasının sebebi, öncelikle İmamın dostlarının “takiyye” ilkesine fazlasıyla bağlı olmalarıydı. Bu bağlılık, mahrem olmayanların bu teşkilata sızmasını engellemek içindi.
Bunun bir başka sebebi de Şia’nın cihadının o aşamada amacına varamaması ve yönetimi ele alamamasıydı, ki bu da bir takım etkenlerin sonucuydu… Eğer Abbasîler de yönetimi ele geçiremeseydiler, onların gizli faaliyetleri ve acı-tatlı anıları da göğüslerinde kalacak, kimsemin bunlardan haberi olmayacak ve tarihte de rastlanamayacaktı.
Bütün bunlarla birlikte, Ehlibeyt’in imametine dönük Şiî davetini açıkça haykıran rivayetlerin sayısı az değil. Bunu bir hadisle örneklendirmek yeterli olacak kanısındayım.
Kufe halkından biri Horasan’a gider ve insanları Cafer b. Muhammed’in (a.s) velayetine davet eder. İnsanların bir grubu bu davete olumlu cevap verir ve itaat ederler. Diğer bir grup ise buna muhalefet edip tekzip yolunu seçerler. Üçüncü bir grup ise ihtiyatlı davranırlar; ne icabet, ne de tekzip ederler… Bir gün ihtiyat edenlerden birinin yolu Medine’den geçer ve bu arada İmam ile görüşür. İmam (a.s) bu adamı zemmederek şöyle buyurur:
“Takva ve ihtiyat ehli idiysen, filan yerde hıyanet ederek filan işi niye yaptın, niye ihtiyat etmedin peki!?[1]
Gördüğümüz gibi davetçi Kufe halkındandır; tebliğ bölgesi Horasan, davetçinin adı gizli ve davetin içeriği ise İmam Sadık’ın (a.s) velayetine itaat.
Konuyla İlgili Bir Başka Belge
imam sadık
İmametin tebliği alanında imamların ve Şia’nın görüşünü belirleme açısından dikkate şayan bir diğer belge de, imamlar ve siyasî rakipleri (Emevîler ve Abbasîler) arasında gerçekleşmiş olan tartışmalar ve sözlü mücadelelerdir.
Hem kelâmî ve mezhebî deliller diliyle, hem de daha açık ve net bir dille –şiir dili- gerçekleşmiş olan bu tartışmalar, Şia’nın imamet hususundaki tebliğ amacının, yönetimin Ehlibeyt İmamlarının hakkı olduğunu çok net bir şekilde kanıtlamaktadır. Bunun doğal sonucu şudur:
Ehlibeyt’in velayetine davetin en açık boyutu, siyasî gücü ehil olmayanlardan geri alıp hak sahiplerine iade etmek için mücadeleye davetten ibaretti.
İmam Sadık’ın (a.s) dönemi, Abbasîlerin hareket başlatması ve sonra da hükümeti ele geçirmeleriyle muasır olması bakımından bu tür tartışmaların en hassas dönemiydi. İmamın bakış açısından Şiî ve Abbasî şairlerin şiirleri de aynı konumdaydı.
[1]- Bihar-ul Envar, c.47 s. 72
……………
www.erfan.ir
By tr • Müstebsirler Makaleleri 0 • Tags: İmam Sadık (a.s)