İmamı Tanımanın Ehemmiyeti – 1

Allah’ın özel rahmeti Muhammed ve onun pak Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun. Laneti de şimdiden kıyamete kadar, onların düşmanlarına olsun. Güç ve kuvvet yalnız Yüce Allah’a aittir.

Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak üzere kitapları da gönderdi…”‌ (Bakara Suresi: 213)

İlk önce şu nokta iyice bilinmelidir ki, Şia ve Ehl-i Sünnet arasındaki asıl farklılık velayet/imamet konusundadır. Şia, İmam masum ve Allah tarafından belirlenmiş olduğunu kabul etmektedir. Ancak Ehl-i Sünnet, masum olmayı imamın şartlarından bilmemekte ve halkın kendisinin, kendileri için imam seçeceklerini savunmaktadır.

Ehl-i Sünnet ve Şia arasındaki diğer farklılıkların hepsi imametle ilgili olan bu ana farktan kaynaklanmaktadır. Yani, imametle ilgili ihtilaf yüzünden diğer konularda da ihtilaf ister istemez meydana gelmiştir.

Eğer bu temel ilke üzerindeki farklılık ortadan kalkacak olursa, bu iki fırka aynı inanca sahip olup, ayrıntılarla ilgili olan ihtilaflar da bu ilkenin ışığında kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Biz bu derslerde, Allah’ın yardımı ile -ki O’ndan başka hiçbir kudret ve kuvvet sahibi yoktur.- ve Allah’ın velilerinin pak ruhlarını O’nun katında vesile kılarak- Allah’ın kitabı ve Peygamber (s.a.a)’dan gelen sahih ve açık hadisler gereğince, imamın şartları konusunu ele alacağız.

Konunun başlangıcında zikrettiğimiz ayeti açıklamadan önce bir örnekle imamın toplumdaki konumunu açıklamaya çalışalım.

İmam, İnsan Vücudundaki Kalbe Benzer

İnsanın vücudunda kendine özgü görevlere sahip olan çeşitli organlar vardır.

Göz görmek, kulak duymak, burun nefes almak ve koklamak, dil tatmak ve konuşmak, el ve ayak bir şeyi tutmak ve yürümek içindir. Bu azalardan her biri kendi görevini mükemmel bir şekilde yerine getirmek için sürekli çaba gösterirler. Ancak tüm bu organlar maddi hayat yönünden kendi güç ve canlılıklarını kalp dediğimiz bir organdan almaktadır.

Göğsümüzde yer alan kalp, her an için kanı tüm organlara ulaştırmakta onlara yeni bir hayat ve canlılık vermektedir. Bir an için bile kalp duracak olursa, bu canlı ve faaliyet halindeki organlar hemen durgun, sönük ve ölü bir duruma düşerek tüm özelliklerini yitirirler. Artık göz görmez; kulak bir şeyi duymaz; el ve ayak da hareketsiz ve hissiz olurlar.

Buna göre kalbin faydası ona bağlı olan organların hayat ve canlılığını korumak ve sürekli onları bu yönden denetimi altında bulundurmaktır.

………………………..

tebyan.net