Ehl-i Beyt’i Sevmek

Ehl-i Beyt’i sevmek kitap ve sünnetin kesin hükmüyle İslam dininin zaruriyyetindendir.

Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:

“De ki; Ben buna (tebliğime karşılık) yakınlarıma sevgiden başka sizden bir ücret istemiyorum.”

Resulü Ekrem (s a a) şöyle buyuruyor:

“Allah’ın size verdiği rızıklardan dolayı sevin, beni Allah’ı sevmenizden dolayı sevin ve Ehl-i Beytimi de beni sevmenizden dolayı sevin”

Kimdi Ehl-i Beyt? Hayatımızda nasıl bir yer kaplamalıydı?

Müslümanlar arasında Ehl-i Beyt tabiri nasslara uyularak Rasulullah’ın (s.a.a) evlatları hakkında kullanılmıştır. Onlar Kisâ hadisinde ve diğer hadislerde geçtiği üzere şunlardan ibarettir.

“Hz Muhammed s.a.a, Hz Ali a.s, Hz Fatıma s.a, Hz Hasan a.s, Hz Hüseyin a.s ve haklarında Tathir ayeti inen kişilerdir.”

“Allah ancak ve ancak siz Ehlibeytten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz yapmak ister”(Ahzab/33)

İtret; Ehl-i Beyttir. “Ben sizin aranızda iki paha biçilmez emanet bırakıyorum. Allah’ın kitabı, Ehl-i Beytim olan itretim..” hadisine dayanarak itretin ‘Ehl-i Beyt’ olarak tanıtıldığı vurgulanmıştır.

İmam Ali a.s Tathir ayeti nazil olduktan sonra şöyle dediği rivayet edilir; Bunun üzerine Rasulullah s.a.a. buyurdu ki;  “Ya Ali! Bu ayet senin, iki torunum (Hasan ve Hüseyin a.s) ve senin evlatlarından olan imamlar hakkında nazil olmuştur.

Ehl-i Beyti sevmek öylesine bir sevgi değil ve olmamalıdır. Birçok ayet ve rivayetler buna delildir. Anlatmakla ve dahi yazmakla bitmez. Bazı kaynaklar ile Ehl-i Beyti sevmenin önemine değinmeye çalıştım. Şu unutulmamalı ki, Ehl-i Beyt sevgisi biz insanlara farzdır. Rasulullah s.a.a ve Ehl-i Beyti birbirinden ayrılamaz ve Kur’an’da Ehl-i Beyt’ten ayrılamaz. Rasulullah’ı daha iyi tanıyabilmek istiyorsak Ehl-i Beyti tanımalı ve hayatımıza almalıyız.

Ehl-i Beyt bizim için en büyük nimettir. Ehl-i Beyt her kime nasip oldu ise bu nimete sahip çıkmalı ve onu muhakkak korumalıdır.

Eba Eyyûb el-Ensarî’den şöyle rivayet edilir:

“Rasulullah’ın huzuruna girdiğimde Hasan ve Hüseyin’in onun karşısında oynadıklarını görünce; Ya Rasulullah! Onları seviyor musun? diye sordum. Hazret buyurdu ki: “Nasıl onları sevmeyeyim; O ikisi dünyadan kokladığım iki güzel güldür.”

Buraya kadar geçenlerden anlaşılıyor ki, Hasan ve Hüseyin’i sevmek bütün Müslüman erkek ve kadına farzdır. Çünkü Allah’u Teâlâ buyuruyor ki:

“Andolsun Allah’ın elçisinde sizin için (uyulacak) en güzel örnek vardır.” (Ahzab/21)

Bu sevgi Rasulullah’ı s.a.a İmam Ali a.s ve Hz. Zehra’yı s.a sevmekten ayırmayacak bir parçadır. Rızva ve en yüce derecelere ulaşmak bu sevgiyi gerektirmektedir. Rasulullah’ın (s.a.a) Hasan ve Hüseyin’in (a.s) elinden tuttuğu bir sırada şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Beni seven bu ikisini seven, bunların babasını ve annesini seven, kıyamet gününde benim derecemde benimle birlikte olacaktır.”

Ancak şu da vardır ki; Ehl-i Beytin sevgisinin farz oluşu sadece salt bir sevgi değildir. Aksine onlara uymanın, onları sevmek ve onların düşmanlarından beri olmanın gerektirdiği bir ameldir.

Rasulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kim, benim yaşamımla yaşamak, ölümüm ile ölmek ve Rabbimin diktiği ‘Adn’ cennetinin sakini olmak istiyorsa, benden sonra Ali’yi ve onu seveni sevsin ve benden sonra Ehl-i Beytime uyun onlar benim itretim’dir (soyumdur). Benim itretimden yaratılmışlar, benim anlayış ve ilmimle rızıklandırılmışlardır.

O halde, ümmetimden onların faziletlerini yalanlayanların ve benim onlarla olan yakınlığımı kesenlerin vay haline; Allah benim şefaatimi onlara ulaştırmayacaktır.”

“Şüphesiz ki ben Ehl-i Beytte güzellikten başka bir şey görmedim”…

Fedayi der, böyle imiş kaderim,

Dünya benim olsa şad olmaz gönlüm,

 Ehl-i Beyt aşkına eğridir boynum,

 Yanıp tutuştuğum yâr senin için…

……………..

ehlibeytalimleri.com