İmam Rıza’nın Re’sul Calut’la Münazarası

İmam Rıza’nın (a.s) Res’ul Calut (Yahudilerin büyük âlimi) ile yaptığı münazara (Arapça: مناظرة الامام الرضا), İmam Rıza’nın (a.s) kelam ve inançlarla ilgili yaptığı meşhur münazaralardan birisidir. Me’mun’un düzenlediği bu münazarada Hıristiyanların Başpiskoposu Caselik ve Nestas-ı Rumi (Hıristiyanların büyük din adamı) gibi önemli isimlerde bulunmaktaydı. Ancak İmam Rıza (a.s) tüm iddialarını Hıristiyanların kitab-ı mukaddesine göre yorumlamış ve bu durum orada bulunan Hıristiyanların şaşkınlığına yol açmıştır. Bu münazarada İmam Rıza (a.s) kitab-ı mukaddes’e dayanarak Hz. İsa (a.s) ve Hz. Muhammed’in (s.a.a) nübüvvetini ispat etmiştir.

Münazara

Me’mun’un İmam Rıza (a.s) için düzenlediği münazarada, İmam Rıza (a.s) Hıristiyanların büyük din adamı Caselik’i yenilgiye uğratınca, sıra Yahudi din adamı Re’sul Calut’a gelmişti. İmam Rıza (aleyhi selam) Re’sul Calut’a dönerek:

“Sen mi soracaksın, yoksa ben mi sorayım?” Diye buyurdu.

Re’sul Calut dedi ki: “Ben sorayım ve senin delillerini sadece Tevrat, İncil, Dâvud’un Zebur’u, İbrahim ve Musa’nın Suhuf’unun dışında kabul etmeyeceğim.” İmam (aleyhi selâm) dedi ki:

“Benim delillerimi Musa’nın Tevrat’taki sözleri, İsa’nın İncil’deki sözleri ve Davud’un Zebur’daki sözlerinin dışında kabul etme.”

Re’sul Calut dedi ki: “Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğini nasıl ispat ediyorsun?” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Mûsa b. İmran, İsa b. Meryem ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi Davud buna şahadet etmektedir.”

Re’sul Calut dedi ki: “Mûsa b. İmran’ın sözlerini ispatla!” İmam (aleyhi selâm) dedi ki:

“Ey Yahudi! Musa’nın İsrail oğullarına vasiyet ederek şöyle dediğini biliyor musun: “Yakında kardeşlerinizden bir peygamber gelecektir. Onu tasdik edin, sözünü dinleyin, ona itaat edin.”
Eğer İsmail ve İsrail oğullarının (Yakup) akrabalığını ve aralarındaki irtibatının İbrahim (aleyhi selâm) tarafından olduğunu kabul ediyorsan İsrail oğullarının İsmail soyundan başka kardeşleri olmadığını biliyor musun?”

Re’sul Calut dedi ki: “Bu, Mûsa’nın sözleridir, inkâr etmiyoruz.” İmam (aleyhi selâm) dedi ki:

“Acaba İsrail oğullarının kardeşlerinden Muhammed’den (sallallahu aleyhi ve alih) başka bir peygamber gelmiş midir?”

Re’sul Calut dedi ki: “Hayır.” İmam (aleyhi selâm) dedi ki:

“Acaba bu söz, size göre doğru değil midir?”

Re’sul Calut dedi ki: “Evet, doğrudur. Ama onları Tevrat’tan ispatlamanı istiyorum.” İmam (aleyhi selâm) dedi ki:

“Tevrat’ın sizler için söylediği şu sözleri inkâr mı ediyorsun: “Nur, Sina Dağı’ndan geldi, Sair Dağı’ndan bizi nurlandırdı ve Faran Dağı’ndan bizlere göründü.”

Re’sul Calut dedi ki: “Bu sözleri biliyorum, ama açıklama ve yorumunu bilmiyorum.” İmam (aleyhi selâm) dedi ki:

“Ben sana açıklayayım: “Nur, Sina Dağı’ndan geldi” yani, Allah Tebareke ve Teâlâ’nın vahyi Sina Dağı’nda Musa’ya (aleyhi selâm) indirildi. “Sair Dağı’ndan bizleri nurlandırdı” sözlerinden amaç, Allah Azze ve Celle’nin İsa b. Meryem’e (aleyhi selâm) vahyi nazil ettiği dağdır ve “Faran Dağı’dan bizlere göründü” sözlerinden maksat ise, Mekke’yle arasında bir gün mesafe olan Mekke’deki dağlardan bir dağdır. Sen ve dostlarının dediklerine göre “Şâya” Peygamber Tevrat’ta şöyle diyor: “İki biniciyi görüyorum, yeryüzü onlara ışık saçıyor; onlardan biri merkebe, diğeri ise deveye binendir.” Merkep ve deveye binenler kimlerdir?

Re’sul Calut dedi ki: “Onları tanımıyorum, bana anlatır mısın?” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Merkebe binen İsa (aleyhi selâm); deveye binen ise Muhammed’dir (sallallahu aleyhi ve alih). Bunların Tevrat’tan olduğunu inkâr mı ediyorsun?”

Re’sul Calut dedi ki: “Hayır, inkâr etmiyorum.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Haykuk Peygamberi (aleyhi selâm) tanıyor musun?”

Re’sul Calut dedi ki: “Evet, onu tanıyorum.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“O şöyle diyor ve aynı şeyi sizin kitap da bildiriyor: “Allah, Faran Dağı’ndan beyanı getirdi ve gökler Ahmet (sallallahu aleyhi ve alih) ve ümmetinin tesbihiyle doldu. Ordusunu karada taşıdığı gibi, denizde de taşıyor -maksat, ümmetinin kara ve denize hâkim olmasıdır- Beyt’ul Mukaddes’in tahribinden sonra bizim için yeni bir kitap getirdi (kitaptan maksat Kur’an’dır).” Acaba bu sözleri biliyor ve iman ediyor musun?

Re’sul Calut dedi ki: “Haykuk peygamber (aleyhi selâm) bunları söylemiştir ve biz onun sözlerini inkâr etmiyoruz.” İmam (aleyhi selâm) dedi ki:

“Dâvud, senin de Zebur’da okuduğun gibi Zebur’da şöyle diyor: “Allah’ım! Fetretten sonra sünneti dirilten birini gönder.” Acaba Fetretten sonra Muhammed’den (sallallahu aleyhi ve alih) başka sünneti dirilten bir peygamber tanıyor musun?”

Re’sul Calut dedi ki: “Bu Dâvud’un sözüdür, kabul ediyor ve inkâr etmiyorum. Ama bundan amaç, İsa’dır (aleyhi selâm) ve onun dönemi Fetret dönemidir.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Yanıldın, zira İsa (aleyhi selâm) Tevrat’ın sünnetine muhalefet etmemiştir. Aksine, Allah onu kendi yanına yükseltinceye kadar Tevrat’ın sünnetiyle muvafık idi. İncil’de de şöyle yazılıdır: “İyi bir kadının oğlu gidiyor ve kendisinden sonra Faraklita (Ahmet) gelecek. O zorlukları kolaylaştıracak ve her şeyi sizlere açıklayacaktır. Benim onu doğruladığım gibi, o da beni doğrulayacaktır. Ben size Emsal’i getirdim. O da Tevil’i getirecektir.” Acaba bu sözlerin İncil’de olduğuna inanıyor musun?

Re’sul Calut dedi ki: “Evet, inkâr etmiyorum.” İmam Rıza (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Ey Re’sul Calut! Sana peygamberin Musa b. İmran (aleyhi selâm) hakkında soracağım.”

Re’sul Calut dedi ki: “Sor!” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Musa’nın peygamberliğini ispatlayacak delilin var mıdır?”

Yahudi dedi ki: “Musa kendisinden önce gelen peygamberlerden hiçbirinin getirmediği bir mucize getirdi.” Hz. Musa’nın Mucizeleri İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Meselâ ne gibi mucizeler getirdi?”

Re’sul Calut dedi ki: “Denizi yarması, asasının yılana dönüşmesi, taşa vurarak pınarlar akıtması, elini görenlerin huzurunda parlak olarak çıkarması ve diğer nişaneler ki, başkaları onları yapmaya muktedir değillerdir.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki: “Doğru söyledin, Hz. Musa peygamberliği için hiç kimsenin yapamayacağı şeyleri delil olarak getirdi. Acaba peygamberlik iddiasında bulunan herkes, diğer insanların getiremeyeceği şeyleri getirecek olurlarsa, sizlerin onu doğrulaması gerekmez mi?” Re’sul Calut dedi ki: “Hayır, zira Musa’nın (aleyhi selâm) Allah’a yakınlığı ve Allah yanındaki makamına benzer birisi yoktur. Her peygamberlik iddia edeni, Musa’nın getirdiği mucizeleri getirmedikçe onaylamak ve iman etmek bize vacip değildir.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Öyleyse Musa’dan (aleyhi selâm) önceki peygamberleri; hiçbiri denizi yarmadığı, taştan on iki pınar akıtmadığı, elini Musa’nın eli gibi parlak çıkarmadığı ve asasını yılan gibi yapmadığı halde nasıl kabul ediyorsunuz?”

Re’sul Calut dedi ki: “Az önce söylediğim gibi, peygamberliğinin ispatı için harikulâde şeyleri ve mucizeleri getiren herkesi, hatta eğer Musa’nın mucizelerinden başka mucizeler olsa bile doğrulamak gereklidir.”

Hz. İsa’nın Peygamberliğinin İspatı

İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Ey Re’sul Calut! O zaman İsa b. Meryem’e ölüleri dirilttiği, kör ve alacalıları iyileştirdiği ve çamurdan yapmış olduğu kuşa üfleyerek Allah’ın izniyle yaşayan bir kuşa dönüştürdüğü halde, ona neden iman etmiyorsunuz?”

Re’sul Calut dedi ki: “Onun bunları yaptığı söyleniyor, ama biz onu görmedik.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Musa’nın getirdiği alâmet ve mucizeleri gördün mü? Acaba bunların haberleri Musa’nın ashabından güvenilir şahıslar vasıtasıyla size ulaşmadı mı?”

Re’sul Calut dedi ki: “Evet.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Aynı şekilde, İsa b. Meryem’in de mucizeleri de mütevatir olarak sizlere ulaşmıştır. Öyleyse neden Musa’yı kabul ediyor da İsa’yı kabullenmiyorsun?”

Hz. Muhammed’in Peygamberliğinin İspatı

Re’sul Calut cevap veremeyince İmam tekrar devam etti:

“Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve alih) ve Allah tarafından gönderilen diğer peygamberlerin durumu da aynen böyledir. Bizim peygamberimizin mucizelerinden bazıları şunlardan ibarettir: Yetim ve fakirdi, ücretle çobanlık yapıyordu, okuma yazma öğrenmemiş ve bir öğretmenin yanına da gidip gelmemişti. Bütün bunlara rağmen, peygamberlerin haberlerini harfi harfine anlatan bir Kur’an getirmiş, bundan öncekilerin ve kıyamete kadar gelecek olanların haberini vermiştir. Onların sırlarını ve evlerinde yapmış oldukları şeyleri dahi bildirmiştir, sonra sayılamayacak kadar mucizeler getirmiştir.”

Re’sul Calut dedi ki: “Bizim yanımızda İsa ve Muhammed’in haberi doğrulanmamıştır ve doğrulanmayan bu olayları onaylamak ve iman getirmek bize göre doğru değildir.” İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki:

“Öyleyse İsa (aleyhi selâm) ve Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve alih) tanıklık eden şahidin tanıklığı yalan mıdır?”

Re’sul Calut yine cevap veremedi.[1]

 

…….

Kaynakça

  1. Yukarı git Tabersi, Ahmed b. Ali, İhticac, tercüme: Behzad Caferi, Tahran, İslamiye, c. 2, s. 439 – 446.

Bibliyografi

  • Tabersi, Ahmed b. Ali, İhticac, tercüme: Behzad Caferi, Tahran, İslamiye, c. 2, ş. 1381.