Alman Müstebsir: Hayber Hadisi’ni Okudum Şia Oldum

Ancak Hayber hadisi bize farklı şeyler anlatıyor. Ehlisünnet kitaplarında özelliklede Sahih-i Buhari ve Müslim’de, Riyazu’s-Salihin kitabında şu şekilde yazmaktadır: Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hayber’in fethi sırasında şöyle buyurdu:
Ben yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki Allah Teâlâ onu iman imtihanına tabi tuttu ve o bu imtihandan başarıyla geçti ve kabul oldu. Allah Resulü (s.a.a) sancağı Ebubekir’e vermiyor Ömer’e vermiyor, sancağı İmam Ali’ye (a.s) veriyor.

Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Alman müstebsir şunları söyledi: Rivayetler, İmam Ali’nin (a.s) Allah Resulü (s.a.a) yanında çok özel bir konuma sahip olduğunu gösteriyor. Bu konum, İlahi bir konumdur. Yani; Allah’ın imtihana tabi tuttuğu ve imtihandan başarıyla çıktığı bir şahsiyettir.

Elli altı yaşında ki Alman araştırmacı ve yazar ‘‘Stefan Frederick Shafer’’ bundan tam tamına 18 yıl önce aşk ve mantık dini olan İslam dinini araştırarak, Müslüman olmuş olan bir düşünür.

Stefan Frederick Shafer, ilk yaptığı araştırma da bir Ehlisünnet aliminin İmam Ali’nin (a.s) adaleti hakkında yazmış olduğu bir kitapla aşina olduktan sonra Müslüman oluyor ve Hanefi mezhebini seçiyor fakat kısa bir süre sonra Hayber Hadisi (Bayrak Hadisi) sayesinde, İmam Ali’nin (a.s) büyüklüğünün farkına vararak, Şia oluyor.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı olarak, Müslüman olan Alman araştırmacı ve düşünür ile yaptığımız söyleşiyi, siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz:

Elli altı yaşındaki Alaman araştırmacı-yazar ve düşünür, Stefan Frederick Shafer, 18 yıllık bir özverili araştırmanın ardından akıl-mantık ve aşk dini olan İslam dinini seçti.

Alman düşünür, Almanya’da enformatik ve bilişim bölümü üzerine eğitim almış.

Stefan Frederick Shafer, yaklaşık olarak 20 yıl bir bilgisayar programı üzerinde araştırma yapmış ve Almanyalı büyük bir araştırmacının kalp testleri hakkında elde etmiş olduğu kazanımlarını kaleme alarak, bilimsel karnesine yazdırmayı başarmıştır.

Biz bu bölümde bu önemli şahsiyetin, İslam dinini seçmesine sebep olan nedenleri, Avrupa ülkelerinde ki genel hâkim durumu, İslam dini ve Batılı ülkeler arasındaki etkileşim ve yine aynı şekilde Almanya’da yaşayan Müslümanların durumunu, çok samimim bir ortamda gerçekleştirerek, siz değerli takipçilerimize sunmaya çalışacağız.

Okurlarımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Adım, Stefan Frederick Shafer’dir. Elbette yeni adım Abdullah’dır. Kimliğimde kaydedilmediği için beni daha önceden tanıyanlar, Alman adımla çağırmaktadırlar.

Elli sekiz yaşındayım, asaleten Alman’ım. Otuz sekiz yaşına kadar diğer birçok Alman vatandaşı gibi laik ve dinsizdim.

Yaklaşık olarak bundan on sekiz yıl önce yapmış olduğum geniş çaplı araştırmalar sonucunda Müslüman oldum ve İslam mezhepleri içinde Hanefi mezhebini seçtim. Yaklaşık olarak 3 yıl Hanefi mezhebinin buyrukları doğrultusunda dinimi yaşamaya çalıştım. Müslüman olduktan 3 yıl sonra hak mezhep olan Şiiliği seçtim.

Almanya’daki eğitim seviyeniz ne düzeydeydi, hangi branşta eğitim görmekteydiniz ve maddi olarak geçiminizi nasıl sağlamaktaydınız?

Almanya’da Enformatik ve Bilişim üzerine eğitim aldım. Maddi olarak orta halli bir geçim seviyesine sahibim. Yaklaşık olarak 20 yıl boyunca kendi dalımda bir bilgisayar programı üzerinde ‘‘Kalp Testleri’’ üzerine bir yazılım hazırladım ve ilmi kariyerime işledim.

Sizin yapmış olduğunuz bu araştırmanın ne gibi faydaları var?

Kalbin fonksiyonu ve iskeleti hakkında muhataplarıma çok faydalı bilgiler vermektedir. Örneğin; kalbin dakikada atışı ne kadardır ve kalbin kanı nasıldır?

Söyleşimizin başında birçok Alman vatandaşı gibi laik ve dinsiz olduğunuzu söylediniz fakat bildiğimiz kadarıyla Alman halkının geneli Hıristiyan’dır!?

Bu görüş tamamen yanlıştır zira Almanların çoğu ateisttir. Kimliklerine bakıldığında Almanların Hıristiyan olduğunu görebilirsiniz ancak amelde laiktirler.

Alman halkının çoğunluğu Allah’a inanmıyor mu?!

Almanların geneli Allah’a inanmıyor.

Ne zaman Şia oldunuz?

Miladi olarak 2000 yılında Müslüman oldum ve yaklaşık 3 yıl sonra Şiiliği seçtim.

Neden Müslüman oldunuz?

Almanya’da yaşayan Faslı bir Müslüman bir arkadaşım vardı. O bana İslam dininin hak din olduğunu söyledi. Bende ona din için birçok savaşlar yapıldığını ve benim de savaştan nefret ettiğimi söyledim.

İkinci dünya savaşı dünya tarihindeki en büyük insan kaybını yaklaşık olarak 50 ila 150 milyon arasında patlak verdi, bu savaşın dinle bir alakası yok muydu?

Evet, ancak o dönemler bu düşüncede değildim. Almanya’da siyasi atmosfer öyleydi ki bir ırkçı olan Hitleri dahi dine darbe indirmek için dindar göstermeye çalışıyorlardı.

Müslüman arkadaşlarınızla olan tartışmalarınız nereye vardı?

Müslüman arkadaşlarımla olan tartışmalarımız habire sürüp gitti. O sıralar beni dinle uzaktan yakından alakam yoktu. Günün birinde arkadaşlarımdan biri bana İslam hakkında yazılmış bir kitap verdi. Kitap Almancaya tercüme edilmişti. Kitabın adı ‘‘İslam Yolu’’ idi. Kitap İslam devletinin adil bir hükümet ve adil bir yönetim olması gerektiğini vurgulamaya çalışıyordu. Aslına bakarsanız kitapta İmam Ali’den (a.s) nakledilen bir rivayet sayesinde, ben Müslüman oldum ve Hanefi mezhebini seçtim.

Kitabın yazarı kimdi ve sizin Müslüman ve Hanefi mezhebini seçmenize neden olan konuyu anlatır mısınız?

Hatırladığım kadarıyla kitabın yazarının adı Muhammed Hamidullah idi.

Kitabın bir bölümü Hülafa-i Raşidin’den bahsediyordu. Kitap dördüncü halife Hz. Ali (a.s) hakkında bir olayı anlatıyordu, zaten benim Müslüman olmamdaki en büyük etken işte bu olaydır.

Kitabın bu bölümünde Hz. Ali (a.s) iki Hıristiyan arasında yargıda bulunarak hüküm veriyor.

Yargılama sırasında benim en çok ilgimi çeken konu, Hz. Ali’nin (a.s) Hıristiyanlara söylediği şu söz oldu; bana kendi türünüzden bir İncil getirin!

Kendi türünüzden İncil!! Acaba Hıristiyanların farklı-farklı İncillerimi vardı!?

O dönemde 72 grup Hıristiyan yaşamaktaydı işte bundan dolayı Hz. Ali (a.s) onlardan kendi İncillerini getirmelerini istedi.

Bu çok önemli bir noktadır ve bu olay, Hz. Ali’nin (a.s) adil olduğunu göstermektedir zira Hz. Ali (a.s) insanları kendi inançları üzere yargılamak gerektiğini biliyordu.

Elbette ben Şia olduktan sonra İmam Ali’nin (a.s) 72 fırka Hıristiyanların tarikatlarıyla aşina olduğunu ve bildiğini öğrendim.

İmam Ali (a.s) onlara yargı ve hakemlikte hak olan yöntemi göstermek istiyordu.

Bu kitaptan sonrada birçok araştırma yaptım ve bilahare İslam dinine geçerek Müslüman oldum.

Siz İmam Ali’nin (a.s) bir hadisi sayesinde Sünni Hanefi mezhebini seçerek Sünni olduğunuzu söylemiştiniz peki sizin Şia olmanıza sebep olan etkenler nelerdir?

Benim en çok merak ettiğim konu şu; sizin hangi hadis, ayet veya akli delil ve kanıt sizin Şia olmanıza neden oldu ve Şiiliğin hak olduğunu nereden anladınız?

Hayber hadisi adında bir hadis var, ben çok dakik nükteleri olan bu hadisi okudum.

Öncelikle olayı zihnimizde şöyle bir canlandırmalıyız Ehlisünnet halifeleri mi yoksa İmam Ali’mi (a.s) haktır? Hak kiminledir?

Ehlisünnet içerisinde çokça tebliğ edilen bir hadis var, o hadis ise birinci halife Ebubekir’in iman derecesidir.

Ancak Hayber hadisi bize farklı şeyler anlatıyor. Ehlisünnet kitaplarında özelliklede Sahih-i Buhari ve Müslim’de, Riyazu’s-Salihin kitabında şu şekilde yazmaktadır: Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hayber’in fethi sırasında şöyle buyurdu:

Ben yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki Allah Teâlâ onu iman imtihanına tabi tuttu ve o bu imtihandan başarıyla geçti ve kabul oldu. Allah Resulü (s.a.a) sancağı Ebubekir’e vermiyor Ömer’e vermiyor, sancağı İmam Ali’ye (a.s) veriyor.

Ehlisünnet, İmam Ali’yi (a.s) diğer halifelerle aynı kefeye koyarak, halk tarafından seçildiğine inanmaktadır.

Ancak rivayetler bize İmam Ali’nin (a.s) Allah Resulü (s.a.a) yanında çok özel bir konuma sahip olduğunun anlatıyor, bu özel konum İlahi bir konumdur yani Allah tarafından sınava çekilen ve sınavdan başarıyla geçen ve kabul olan bir şahsiyet.

Bu hadisin metin ve lafız açısından hiçbir sorunu yok, senedi de çok güçlüdür hatta hadisin bir bölümünde sahabeden bazılarının İmam Ali’ye (a.s) sahip olduğu makam ve mevkiden dolayı gıpta ettikleri de beyan edilmektedir.

Bilahare ben Şia’yı, Allah Resulü’ne (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (a.s) daha yakın olarak gördüğümden dolayı Şia olmaya karar verdim.

Sizi İran’a ve gelmeye ve ilim talep etmeye zorlayan en önemli etken neydi?

İran’a ilk kez İmam Rıza’yı (a.s) ve Hz. Masume’yi (s.a) ziyaret etmek için geldim. İlim tahsil etmek için Necef’e gitmeye karar verdim. Ehlisünnet nasıl ilim merkezinin Medine değil de Mısır el-Ezher olduğunu söylüyorsa, Şiilerde ilim merkezinin Necef değil de, Kum şehri olduğunu söylüyorlar.

Bundan dolayı Kum’a gelerek, bu nurani mekteple yakından aşina olmak istedim. El-Mustafa Üniversitesinin öğrenci kabul yaşı 25’di, ben ise o dönem 45 yaşındaydım fakat Allah razı olsun tanımadığım bir seyyid kabul işlemlerinde bana yardımcı oldu ve el-Mustafa Üniversitesine öğrenci olarak kabul oldum.

Kızınızın ismi Fatıma ve çok güzelde Farsça konuşuyor, eşiniz İranlı mı?

Evet, eşim İranlıdır. İran’a ilim tahsil etmek için geldiğimde dostlar sağ olsun aracı oldular ve evlendik.

 

………..

tr.abna24.com