Ebu Turab
Ebu Turab künyesi hangi olayda ve kim tarafından Hz. Ali’ye (a.s) verilmiştir?
Ebu Turab künyesi hangi olayda ve kim tarafından Hz. Ali’ye (a.s) verilmiştir?
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ali’nin Hendek savaşındaki darbesi, kıyamet gününe kadar bütün insan ve cinlerin ibadetinden daha üstündür.”
Gel biraz da kalbi akıldan öne geçirelim de Ebu Turâb aleyhisselamın muhabbetinin tadına varalım.İşte o zaman kalpte dolaşan kan şahit olacak ki kalbimiz Ali’yi tanıyor ve ondan gayrısını reddediyor.Muhammedi nur aleminde ruhumuz anlayacak ki Ali nurdur ve gayrısı zulmettir…
Sınırsız bir acizlik ve hayret fikirlerimizi ve aklımızı alıveriyor Bismillahın B’sinin noktasını (1) anlamakta. Nasıl anlayabiliriz ki? Bizimle o hakikatın arasında binlerce perde var. “…Kim imamını tanıyabilir veya onu seçme hakkına sahiptir? Asla,asla. Akıllar sapar,hayrete düşer,fikirler şaşırır,gözler zayıf düşer,yüce insanlar alçalır,hikmet sahipleri hayran olur,hilim sahipleri geri kalır,
Muahat (Kardeşlik) Hadisi, İmam Ahmed b. Hambel, Zeyd b. Ebî Evfa-dan; Mişkat’ın yazarı, İbn-i Ömer’den; Tirmizi, İbn-i Ebi Evfa’dan; Abdullah b. Ahmed b. Hambel, Said b. Cübeyr-den; Ahmed kendi Müsned’inde Ebu Huzeyfe-i Yemanî-den; Muvaffak, Cabir b. Abdullah’tan; Hameveyni, İbn-i Abbas’tan;
Resulullah efendimiz (s.a.a) İslâm toplumunun tohumunu ekmeye başlayınca toplumun bireyleri arasındaki ilişkiler bağının daha sağlam olmasını istedi. Bu amaçla Müslümanlar arasında açık ve belirgin bir şekilde kardeşlik uygulamasını başlattı. Şirkten beri İslâm dininin temel prensiplerinden birinin kökleşmesini hedefledi.
1- İbn Abbâs, Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir: “Benden sonra, Ali b. Ebî Tâlib’den daha üstün birisini, gökyüzü gölgelememiş ve yeryüzü üzerinde taşımamıştır. Hiç şüphesiz o, ümmetimin imâmı ve emiridir. Odur, benim vasîm ve halifem. Kim benden sonra ona uyarsa, hidâyet bulur, kim de ondan başkasıyla hidâyet ararsa, yolunu kaybeder ve şaşkın kalır. Benim Nebîyy-i Mustafâ; […]
1- Yine bir hadisinde Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Hiç şüphesiz ben Ali’denim, Ali de bendendir; o benim tıynetimden yaratılmıştır. Benden sonra halkın imâmı da odur; benim sünnetimden ihtilaf ettiklerini onlara açıklayacaktır. O, Müminlerin Emiri, yüzü akların önderi, müminlerin reisi, vasîlerin en iyisi, dünya kadınlarının efendisinin eşi ve hidâyet imâmlarının babasıdır.
1- İmâm Cafer-i Sâdık’tan (a.s) babaları kanalıyla Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Ben (Mirac gecesinde) göğe çıkarıldığımda, Rabb’im Ali hakkında bana üç kelimeyle açıklamada bulundu ve ‘Ya Muhammed!’ diye bana hitapta edince, ben ‘Emrine amadeyim ey Rabb’im’ dedim; bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Ali, muttakilerin İmâmı, yüzü akların önderi ve müminlerin reisidir.”[1]
Peygamberin Ailesi ve Koruyucusu
İslam Peygamberi üç yıl boyunca genel davetten sakınıyordu. Sadece özel temaslarla, davet kabul edebileceklerini hissettiği kişileri İslam’a davet ediyordu. Üç yıl sonra vahiy meleği nazil olarak, Peygamber’e, yakın akrabalarından başlayarak insanları Allah’ın dinine davet etmesi emrini iletti. Allah’ın emri şöyle idi: