Taylandlı mühtedi hanımefendi, hidayet yolunun zorlukları ve tatlılıklarından bahsediyor.

Taylandlı mühtedi hanımefendi “Çelalay Akul Kıl” şöyle diyor: “Tayland’daki okullarda hicap (başörtüsü) yoktu ve başörtüm ilk başta okulun kurallarına karşı bir tür isyan ya da yetkililere inat olarak tanımlanıyordu. Ancak ben okul yetkililerine hicabın şeriatımızın bir parçası olduğunu ve beni okuldan atsalar bile başörtümü bırakmayacağımı söyledim. Sonunda, bazı okul yetkililerinin arabuluculuğuyla eğitimime devam ettim.”

Taylandlı mühtedi hanımefendi, ailesine ve ona eğitim imkânı sunan anne babasına teşekkür ederek, onların kendisini dini ilimler konusunda desteklemesini ailesi için bir cihat olarak nitelendirdi.

 

Çelalay Akul Kıl” ayrıca, her zaman medrese ilimlerini öğrenme kararımdan memnun olduğunu, gençliğini İslamî ilimlere adadığını ve nefis terbiyesi, Kur’an ve İslamî öğretileri öğrenmenin onun için bir servet olduğunu ifade etti.

 

Dış dünyada, özellikle İran dışında, maneviyat ve davranış açısından yetişmiş insanlara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Akul Kıl, “Ne kadar gelişirseniz, İslam dünyası için o kadar faydalı olursunuz” dedi.

 

Yaklaşık 30 yıl önce Tayland’da Şii ailelerin sayısının çok az olduğunu, belki 10-15 aileyi geçmediğini belirten mühtedi hanımefendi, Kum’a hicret edip dini eğitim aldıktan sonra Tayland’a döndüğünde, bugün Tayland’da 60 binin üzerinde Şii olduğunu dile getirdi.

Tayland’daki mevcut durumu sorulduğunda, Tayland’ın Güneydoğu Asya’da Malezya ve Endonezya’ya yakın olduğunu ve sadece %10 oranında Müslüman nüfusu barındırdığını söyledi.

Şu anda Tayland’da iki medrese, biri kızlar biri erkekler için olmak üzere faaliyet gösterdiğini ve onlarca Hüseyniye ve Şii camisi bulunduğunu belirten Çelalay Akul Kıl, bunun Kum’da eğitim aldıktan sonra ülkesine dönenlerin bir bereketi olduğunu ifade etti.

Başlangıçta ailesinin Şii olmasına karşı çıkışlar olup olmadığı sorusuna cevaben Akul Kıl, bazı muhalefetler olduğunu, ancak direndiklerini ve yollarına devam ettiklerini söyledi. “Direnmek, zorluk ve savaşla değil, yaşamda neşeyle ve bu neşeyi çevremize ve komşularımıza aktararak oldu” dedi.

Başörtüsüne bağlılık göstererek, hicaplı olduğumuzda daha tam ve canlı olduğumuzu gösterdik ve bu durum, ailemizdeki bazı akrabalarımızın, özellikle dayımın Şii olmasına neden oldu.

Başlangıçta çocukken hicabın kendisi için zor olduğunu, ancak gençlik çağında hicabın felsefesini öğrendiğinde, Allah’ın hicap aracılığıyla Müslüman kadının kimliğine ve gücüne vurgu yaptığını anladığını söyledi.

Tayland’daki okullarda başörtüsünün olmadığını ve başörtüsünün ilk başta okulun kurallarına karşı bir isyan olarak algılandığını, ancak okul yetkililerine hicabın şeriatın bir parçası olduğunu ve başörtüsünden vazgeçmeyeceğini söylediğini tekrar dile getirdi. Sonunda bazı okul yetkililerinin arabuluculuğuyla eğitimine devam ettiğini ve bu durumun daha sonra diğer Müslüman kızların da okula başörtüsüyle gitmelerine olanak sağladığını belirtti.

Akul Kıl, Tayland’da her türlü ahlaki bozulmanın ve dijital yozlaşmanın yaygın olduğunu, ancak Müslümanların emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker konusunda kayıtsız olmadıklarını, küçük Şii topluluklarının orada Muharrem ayı ve Fatımiye günleri gibi dini törenler düzenlediğini dile getirdi.

Son olarak, bir Müslümanın her zaman şükreden biri olması gerektiğini, bunun bir sır olduğunu, yani kalbinden mutlu ve enerjik olması, Allah’ın bize verdiklerinden razı ve memnun olunması gerektiğini ifade etti.

Gelecek dünya düzenini Müslümanların sevinç kaynağı olarak nitelendiren Akul Kıl, “Siz medrese öğrencisi hanımlar, etkileyici kişilersiniz ve dindarlığınızda ne kadar neşeli olursanız, aileniz de o kadar mutlu olacaktır” dedi.