Kerbelayı Hayrettin Kanlı: İmamı olmayanın imanı yoktur.
Mümkünse kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Hayrettin Kanlı, 53 yaşında emekli subayım.
Mezhebinizi değiştirmekle nasıl başa çıktınız?
Ben meshebimi değiştirmedim, tüm meshepleri reddettim. Peygamber Muhammed (saa) meshep mi getirdi ki ben bir meshebe inanayım? Resulullah, Allah’ın dinini getirdi ve bu dinin de tek bir mektebi var. 2024 yılı Recep ayının başında, Ehlibeyt Mektebi’ni seçtiğimi ve Şii olduğumu ilan ettim. Tabii, bunu yaptığımda çevremdeki herkes tepki gösterdi ve kabul etmek istemedi; çünkü bilmedikleri bir şeydi bu. Ama zamanla alışacaklar. Hayatıma böyle devam edeceğim ve çok mutluyum.
Ehlibeyt Mektebi ile nasıl tanıştınız?
Zaten önceden de Ehlibeyt sevgim ve İmamet inancım vardı, dualarımdan onları hiç eksik etmezdim. Bu hisler birleşince ve Sünnilikteki çelişkiler de zemin hazırlayınca, başka bir seçeneğim kalmamıştı. Aklını kullanan herkes, Ehlibeyt mektebine girmekten başka bir yol olmadığını görecektir.
Türkiye’de Ehlibeyt sevgisi var, peki neden insanlar Ehlibeyt mektebini seçmiyorlar?
Çünkü Sünniliğin doğru olduğuna inanıyorlar. Eğer Ehlibeyt mektebini biraz araştırıp anlasalar, inanıyorum ki %100’e yakını bu mektebe girerdi. Herşey o kadar ortada ki…
Ehlibeyt mektebini nasıl hak olarak gördünüz?
Birkaç kitap okudum, arkadaşım Halis bu konuda bana destek oldu ve kendi görüşlerini anlattı. Okuduğum kitaplar ve yazılar sonrasında, artık bu hakikati kabul etmemek inkâra girecek bir duruma gelmişti. Hiç vakit kaybetmeden kabul etmem gerektiğini hissettim ve kararımı verip bunu ilan ettim.
Kendi içinizde bir korku hissetmediniz mi?
50 yılı aşkın bir süredir yanlış bir yolda olduğumu fark ettiğim için korktum ve doğru yere geçtim ( Ehli Beyt mektebini seçtim). Hiç şüphe etmedim, sadece geç kaldığımı hissettim. Hayatımda birçok çelişki ile karşılaştım. Ne zaman sünni hocalara bir soru sorsam, “Bu kalp işidir, akılla çözülmez” diyorlardı. Ama ben içimden “Allah bize aklı boşuna vermedi” diyordum. Ve sonunda Ehlibeyt mektebini aklımla seçtim, duygusal bir tercihle değil.
Şii olmanız herhangi bir sorun yarattı mı?
Hakkı bulduğum için çok mutluyum, hiç korkum yok. Tüm dünya karşımda dursa ve ben tek başıma kalsam Hakk’tan vazgeçmem. Ben herhangi bir sorun yaşamadım ama beni seven insanlar üzüldü. Ben de onlar için üzülüyorum. Karşılıklı bir üzüntü yaşıyoruz, ancak her gün onların da Şii olmaları için dua ediyorum. İnşallah bir gün Allah duamı kabul eder.
Tarihi araştırırsak, tarihte Gadir-i Hum gibi çok derin noktalar var.
Bu olayı bilmeyen bir müslüman yanlış yollara sapabilir. Gadir-i Hum, İmam Ali’nin İmametinin tebliğ edildiği vakıa ve yerdir. Binlerce, on binlerce sahabenin şahitlik ettiği bir olaydır. İnsanlar daha nasıl deliller bekliyor, bunu anlamıyorum. Resulullah Efendimiz vefat ettiğinde, halifelik için koşanlar Gadir-i Hum gecesi İmam Ali’yi tebrik edenlerdi. Ne çabuk sözlerinden döndüler. Fatıma anamıza eziyet edenler, çocuğunun düşmesine neden olanlar, onun kolunu kıranlar ve göğsüne çivi batırıp Onu şehit edenler! İşte Allah’ın laneti onların üzerine olsun. Gadir-i Hum’a rağmen nasıl halifelik yaptılar? Bunları araştıran, İmam Hüseyin’in şehadet olayını anlayan bir insan, nasıl Şii olmasın ki? Ben Sünni demiyorum, “suni” diyorum. Yani uydurma, sonradan yapılan, orijinal olmayan. Böyle binlerce çelişki sayılabilir. Sünni kardeşlerim size sesleniyorum: Lütfen bu çelişkileri farkedin ve olmanız gereken safta yer alın, Yezid’in safında değil. Bir de mezhep imamlarının yazdıklarını okuyun. Okuyun da görün çelişkilerin kaynağını. 5 yaşında bir çocuk bile bu çelişkileri rahatlıkla farkeder. “Anneniz babanız böyle dedi” diyerek bu yolu sürdürmeyin. Kur’an-ı Kerim de “Biz atalarımızdan böyle gördük” diyenleri uyarıyor. Buna rağmen hâlâ buna rağmen hâlâ böyle devam ederseniz, sizde bir sıkıntı var demektir. Bu durumu akıl yoluyla çözün.
Sünni döneminizde Şiilere bakışınız nasıldı?
Yaşım küçükken, öğretilerden dolayı Şiilerin cehenneme gideceğini sanıyordum ve Şii arkadaşlarım için çok üzülüyordum. Çünkü hadis-i şerife göre, “Fırka-i Naciye” sadece Sünnilermiş gibi gösteriliyordu. Fakat zamanla gördüm ki, aslında oraya girecek olan bizmişiz. Sonra beni uyandıran bir ayet oldu: “Ey iman edenler, iman edin.” Kendi içimde şöyle hissettim: “Ey Sünniler, Şii olun!” Ben 53 senelik hayatımda boşa kürek çekmişim. Telafi etmek lazım.
Haydar Baş hoca hakkında konuşmanızı rica etsem?
Haydar Baş Hoca, Sünni olarak onun öğrencisiydik. Vefatına kadar da öyle kaldık. Bizi Ehlibeyt sevgisi ile ilk tanıştıran kişiydi. Allah ondan razı olsun. Yıllarca bize Ehlibeyt’i tanıttı, sevdirdi ve Ehlibeyt taraftarı yaptı. Şii olmamıza zemin hazırladı. Onun da hakkını teslim etmek gerekiyor.
Aileniz hâlâ Sünni mi?
Evet, ailem hâlâ Sünni. Hatta sülalemizde bir tek ben Şiiyim.
Yeni Şii olduğunuzu söylediniz ve direkt Hz. İmam Ali’nin ziyaretine geldiniz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Ehlibeyt türbesi, insanın kendi evine gelmiş gibi hissettiği bir yer. İnsanlar öyle güzel karşılıyor ve ağırlıyorlar ki, içim huzurla doluyor. Haremine girdiğimizde bu his daha da yoğunlaşıyor. İnsan gerçekten içten içe titriyor. Bu hisleri yaşadım ve inşallah daha fazlasını yaşayacağım. Şu an bu hislerin içindeyiz. Yarın Kerbela’ya doğru yürüyüşe başlayacağız inşallah. O zaman duygularımın daha fazla yoğunlaşacağını tahmin ediyorum. Allah’tan hayırlısıyla tamamlanmış ve makbul bir ziyaret diliyorum.
Aşağıdaki kelimelerle ilgili cümleler söyleyin
Ehlibeyt:
Ehlibeyt, Allah’ın ipi anlamına gelir. O’na sarılmadığımız zaman boşlukta sallanıp dururuz. Ama sarıldığımızda, ne kadar büyük bir deprem olursa olsun, o ip bizi sağlam ve güvenli bir şekilde tutar. Aslında tüm dünya insanlarının hep aradığı o güvenli liman sadece Ehlibeyt’tir.
Sahabe:
Sahabe, Peygamberimizi görüp, iman edip, takip edenlerden ibarettir. Şia’nın ( Hz Peygamberden sonra imam Ali’ye itaat eden insanlara denilir) dışında bir sahabe düşünülemez. “Ben İmamı takip etmiyorum, Peygamberi takip ediyorum” diyenlerin yanılgısı işte buradadır. Ehlibeyt’e zulmeden bir insan sahabe olabilir mi? Biraz araştırırsak, “sahabe” dediğimiz bazı kişilerin çok zalim olduğunu görürüz. Kur’an-ı Kerim de bazı günahkâr ve zalim sahabeden, hatta münafık sahabeden bahseder. İmam Ali hariç diğer halifeler yanlıştır ve batıldır. Üç halife ve onların ardından gelen Muaviye, Yezid ve diğerleri de batıldır. Bunlar sahabe olamazlar çünkü Ehlibeyt’in hakkına zulmetmişler ve İmam Ali’nin hakkını teslim etmemişlerdir. Hepsi kaybetmiştir ve bu kayıpları kaçınılmazdır.
Kimse bu kişileri savunmamalıdır, çünkü savunanlar da kaybedeceklerdir. Onları savunanlar, hem dünyalarını hem de ahiretlerini yok ederler.
İslam Tarihi:
İslam tarihi bize öğretilen yalanlarla doludur. Hemen hemen her şeyin yalan olduğunu gördük. Örneğin, Ayşe validemizin 8 yaşında Peygamberimizle evlendiği söylenirdi. Halbuki 28 yaşında dul bir hanımdı. Hatice validemizin de dul olduğu söylenirdi; oysa Peygamberimizden önce hiç evlenmemişti. Bu tür yalanlarla dolu olan İslam tarihi, sadece bu iki örnekle sınırlı değildir; daha birçok yalanla doludur. İslam tarihinin doğru bir yerine ulaşmak istiyorsanız, Gadir-i Hum’a dikkat edin. Ondan sonra diğer yalanlar kendini gösterir. Gadir-i Hum olayını inceleyin, ardından hakkı bulacaksınız. O zaman yalanlar bir bir ortaya çıkacak ve kendinizi bir yalan denizinin ortasında bulacaksınız, ey Sünniler!
Kur’an:
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır ve her şey onda vardır. Kur’an’ı tefsir etme görevini Resulullah, İmam Ali’ye vermiştir. Ancak Ömer bunu kabul etmemiştir çünkü işine gelmemiştir ve hakikatin ortaya çıkmasından korkmuştur. İmam Ali’den sonra bu görevi diğer imamlar devraldılar. Biz de Ehlibeyt mektebinde bu öğretileri öğreniyoruz. Kur’an-ı Kerim’i başka bir yerde doğru öğrenmek mümkün değildir. Her şey ehline sorulmalı; bunu anlamalısınız. Şu dört mezhebin imamlarını Allah mı görevlendirdi? Kim bu imamlara görev verdi? Allah için biri bu soruya cevap versin. Neye göre insanları irşad etmeye çalışıyorlar, hem de yanlış bilgilerle! Oysa imamların görevi insanları doğru yola yönlendirmektir. İmamete inanmayanın imanı olmaz.
Sünnilik:
Keşke bu konuyu açmasak. Ben unutmaya çalışıyorum, siz de hatırlamaya çalışıyorsunuz (Gülümser.) Sünnilik, sonradan uydurulmuş bir inançtır. İmam Ali’ye ve İmamet inancına karşı insanları kendi taraflarına çekebilmek için zorla, baskıyla ve parayla oluşturulmuş bir sistemdir. Zamanla Muaviye de buna katkıda bulunmuş ve insanlar da bu sistemde yer almışlar. Şia’ya iftiralar atmışlar, sürekli yalan söylemişler. İnsanlar Şia’dan nefret etmiş, doğruyu batıl, batılı ise hak olarak görmüşler. Sünnilikte kendini hak görmek, aslında bir vesveseden ibarettir.
Erbain ziyareti:
Ehlibeyt ziyaretinin şu an ortasındayız (2024 Erbain yürüyüşü) çok mutluyum. Şu ana kadar yaptığım en anlamlı, en güzel ve en gerekli şey. Önümüzdeki sene yapılacak ziyareti şimdiden planlamaya başladık. Dikkat ettim bizim grupta bu ziyarete gelenlerin hiç biri zengin değil. Buradaki arkadaşlar maddi imkanlarını zorlayıp geliyorlar. Bunu neden yaptıklarını şimdi anlıyorum.
Bende Obsesif kompulsif bozukluğu yani temizlik hastalığı var. Fakat an itibarıyla hemen hemen onu da yenmiş durumdayım. Arkadaşlarla beraber kalıyoruz. Hemen her gün başka bir evde toplu olarak ağırlanıyoruz. Normalde ben asla bu ortamda bulunamazdım yani 50 derece sıcaklıkta saatlerce yürüdükten sonra ter içerisinde… Ama insan kutlu bir amaca sevdikleriyle yürürken gözü hiçbir şey görmüyor.
İran:
İran Ehlibeyt Mektebini topyekün yaşamaya çalışan tek ülke konumundadır. Bu nedenle üzerinde büyük bir sorumluluk var. Pek tabii masum olmayan herkes hata yapar ve politik olarak İran’ın da hataları vardır. Ama niyetinin iyi olduğunu ve Ehlibeyt bayrağını ülke olarak taşıdığını düşünüyorum.
Sünni Arkadaşlarınıza öneriniz nedir?
Allah’ın söylediğini yerine getirmekten başka bir çaremiz yok sadece akıllarını kullansınlar kendilerini akıllı sanıyorlar ama şu an büyük bir hatanın ortasındalar.
Eyl 9 2024
Kerbelayı Hayrettin KANLI, nasıl Şii olduğunu anlatıyor
Kerbelayı Hayrettin Kanlı: İmamı olmayanın imanı yoktur.
Mümkünse kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Hayrettin Kanlı, 53 yaşında emekli subayım.
Mezhebinizi değiştirmekle nasıl başa çıktınız?
Ben meshebimi değiştirmedim, tüm meshepleri reddettim. Peygamber Muhammed (saa) meshep mi getirdi ki ben bir meshebe inanayım? Resulullah, Allah’ın dinini getirdi ve bu dinin de tek bir mektebi var. 2024 yılı Recep ayının başında, Ehlibeyt Mektebi’ni seçtiğimi ve Şii olduğumu ilan ettim. Tabii, bunu yaptığımda çevremdeki herkes tepki gösterdi ve kabul etmek istemedi; çünkü bilmedikleri bir şeydi bu. Ama zamanla alışacaklar. Hayatıma böyle devam edeceğim ve çok mutluyum.
Ehlibeyt Mektebi ile nasıl tanıştınız?
Zaten önceden de Ehlibeyt sevgim ve İmamet inancım vardı, dualarımdan onları hiç eksik etmezdim. Bu hisler birleşince ve Sünnilikteki çelişkiler de zemin hazırlayınca, başka bir seçeneğim kalmamıştı. Aklını kullanan herkes, Ehlibeyt mektebine girmekten başka bir yol olmadığını görecektir.
Türkiye’de Ehlibeyt sevgisi var, peki neden insanlar Ehlibeyt mektebini seçmiyorlar?
Çünkü Sünniliğin doğru olduğuna inanıyorlar. Eğer Ehlibeyt mektebini biraz araştırıp anlasalar, inanıyorum ki %100’e yakını bu mektebe girerdi. Herşey o kadar ortada ki…
Ehlibeyt mektebini nasıl hak olarak gördünüz?
Birkaç kitap okudum, arkadaşım Halis bu konuda bana destek oldu ve kendi görüşlerini anlattı. Okuduğum kitaplar ve yazılar sonrasında, artık bu hakikati kabul etmemek inkâra girecek bir duruma gelmişti. Hiç vakit kaybetmeden kabul etmem gerektiğini hissettim ve kararımı verip bunu ilan ettim.
Kendi içinizde bir korku hissetmediniz mi?
50 yılı aşkın bir süredir yanlış bir yolda olduğumu fark ettiğim için korktum ve doğru yere geçtim ( Ehli Beyt mektebini seçtim). Hiç şüphe etmedim, sadece geç kaldığımı hissettim. Hayatımda birçok çelişki ile karşılaştım. Ne zaman sünni hocalara bir soru sorsam, “Bu kalp işidir, akılla çözülmez” diyorlardı. Ama ben içimden “Allah bize aklı boşuna vermedi” diyordum. Ve sonunda Ehlibeyt mektebini aklımla seçtim, duygusal bir tercihle değil.
Şii olmanız herhangi bir sorun yarattı mı?
Hakkı bulduğum için çok mutluyum, hiç korkum yok. Tüm dünya karşımda dursa ve ben tek başıma kalsam Hakk’tan vazgeçmem. Ben herhangi bir sorun yaşamadım ama beni seven insanlar üzüldü. Ben de onlar için üzülüyorum. Karşılıklı bir üzüntü yaşıyoruz, ancak her gün onların da Şii olmaları için dua ediyorum. İnşallah bir gün Allah duamı kabul eder.
Tarihi araştırırsak, tarihte Gadir-i Hum gibi çok derin noktalar var.
Bu olayı bilmeyen bir müslüman yanlış yollara sapabilir. Gadir-i Hum, İmam Ali’nin İmametinin tebliğ edildiği vakıa ve yerdir. Binlerce, on binlerce sahabenin şahitlik ettiği bir olaydır. İnsanlar daha nasıl deliller bekliyor, bunu anlamıyorum. Resulullah Efendimiz vefat ettiğinde, halifelik için koşanlar Gadir-i Hum gecesi İmam Ali’yi tebrik edenlerdi. Ne çabuk sözlerinden döndüler. Fatıma anamıza eziyet edenler, çocuğunun düşmesine neden olanlar, onun kolunu kıranlar ve göğsüne çivi batırıp Onu şehit edenler! İşte Allah’ın laneti onların üzerine olsun. Gadir-i Hum’a rağmen nasıl halifelik yaptılar? Bunları araştıran, İmam Hüseyin’in şehadet olayını anlayan bir insan, nasıl Şii olmasın ki? Ben Sünni demiyorum, “suni” diyorum. Yani uydurma, sonradan yapılan, orijinal olmayan. Böyle binlerce çelişki sayılabilir. Sünni kardeşlerim size sesleniyorum: Lütfen bu çelişkileri farkedin ve olmanız gereken safta yer alın, Yezid’in safında değil. Bir de mezhep imamlarının yazdıklarını okuyun. Okuyun da görün çelişkilerin kaynağını. 5 yaşında bir çocuk bile bu çelişkileri rahatlıkla farkeder. “Anneniz babanız böyle dedi” diyerek bu yolu sürdürmeyin. Kur’an-ı Kerim de “Biz atalarımızdan böyle gördük” diyenleri uyarıyor. Buna rağmen hâlâ buna rağmen hâlâ böyle devam ederseniz, sizde bir sıkıntı var demektir. Bu durumu akıl yoluyla çözün.
Sünni döneminizde Şiilere bakışınız nasıldı?
Yaşım küçükken, öğretilerden dolayı Şiilerin cehenneme gideceğini sanıyordum ve Şii arkadaşlarım için çok üzülüyordum. Çünkü hadis-i şerife göre, “Fırka-i Naciye” sadece Sünnilermiş gibi gösteriliyordu. Fakat zamanla gördüm ki, aslında oraya girecek olan bizmişiz. Sonra beni uyandıran bir ayet oldu: “Ey iman edenler, iman edin.” Kendi içimde şöyle hissettim: “Ey Sünniler, Şii olun!” Ben 53 senelik hayatımda boşa kürek çekmişim. Telafi etmek lazım.
Haydar Baş hoca hakkında konuşmanızı rica etsem?
Haydar Baş Hoca, Sünni olarak onun öğrencisiydik. Vefatına kadar da öyle kaldık. Bizi Ehlibeyt sevgisi ile ilk tanıştıran kişiydi. Allah ondan razı olsun. Yıllarca bize Ehlibeyt’i tanıttı, sevdirdi ve Ehlibeyt taraftarı yaptı. Şii olmamıza zemin hazırladı. Onun da hakkını teslim etmek gerekiyor.
Aileniz hâlâ Sünni mi?
Evet, ailem hâlâ Sünni. Hatta sülalemizde bir tek ben Şiiyim.
Yeni Şii olduğunuzu söylediniz ve direkt Hz. İmam Ali’nin ziyaretine geldiniz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Ehlibeyt türbesi, insanın kendi evine gelmiş gibi hissettiği bir yer. İnsanlar öyle güzel karşılıyor ve ağırlıyorlar ki, içim huzurla doluyor. Haremine girdiğimizde bu his daha da yoğunlaşıyor. İnsan gerçekten içten içe titriyor. Bu hisleri yaşadım ve inşallah daha fazlasını yaşayacağım. Şu an bu hislerin içindeyiz. Yarın Kerbela’ya doğru yürüyüşe başlayacağız inşallah. O zaman duygularımın daha fazla yoğunlaşacağını tahmin ediyorum. Allah’tan hayırlısıyla tamamlanmış ve makbul bir ziyaret diliyorum.
Aşağıdaki kelimelerle ilgili cümleler söyleyin
Ehlibeyt:
Ehlibeyt, Allah’ın ipi anlamına gelir. O’na sarılmadığımız zaman boşlukta sallanıp dururuz. Ama sarıldığımızda, ne kadar büyük bir deprem olursa olsun, o ip bizi sağlam ve güvenli bir şekilde tutar. Aslında tüm dünya insanlarının hep aradığı o güvenli liman sadece Ehlibeyt’tir.
Sahabe:
Sahabe, Peygamberimizi görüp, iman edip, takip edenlerden ibarettir. Şia’nın ( Hz Peygamberden sonra imam Ali’ye itaat eden insanlara denilir) dışında bir sahabe düşünülemez. “Ben İmamı takip etmiyorum, Peygamberi takip ediyorum” diyenlerin yanılgısı işte buradadır. Ehlibeyt’e zulmeden bir insan sahabe olabilir mi? Biraz araştırırsak, “sahabe” dediğimiz bazı kişilerin çok zalim olduğunu görürüz. Kur’an-ı Kerim de bazı günahkâr ve zalim sahabeden, hatta münafık sahabeden bahseder. İmam Ali hariç diğer halifeler yanlıştır ve batıldır. Üç halife ve onların ardından gelen Muaviye, Yezid ve diğerleri de batıldır. Bunlar sahabe olamazlar çünkü Ehlibeyt’in hakkına zulmetmişler ve İmam Ali’nin hakkını teslim etmemişlerdir. Hepsi kaybetmiştir ve bu kayıpları kaçınılmazdır.
Kimse bu kişileri savunmamalıdır, çünkü savunanlar da kaybedeceklerdir. Onları savunanlar, hem dünyalarını hem de ahiretlerini yok ederler.
İslam Tarihi:
İslam tarihi bize öğretilen yalanlarla doludur. Hemen hemen her şeyin yalan olduğunu gördük. Örneğin, Ayşe validemizin 8 yaşında Peygamberimizle evlendiği söylenirdi. Halbuki 28 yaşında dul bir hanımdı. Hatice validemizin de dul olduğu söylenirdi; oysa Peygamberimizden önce hiç evlenmemişti. Bu tür yalanlarla dolu olan İslam tarihi, sadece bu iki örnekle sınırlı değildir; daha birçok yalanla doludur. İslam tarihinin doğru bir yerine ulaşmak istiyorsanız, Gadir-i Hum’a dikkat edin. Ondan sonra diğer yalanlar kendini gösterir. Gadir-i Hum olayını inceleyin, ardından hakkı bulacaksınız. O zaman yalanlar bir bir ortaya çıkacak ve kendinizi bir yalan denizinin ortasında bulacaksınız, ey Sünniler!
Kur’an:
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır ve her şey onda vardır. Kur’an’ı tefsir etme görevini Resulullah, İmam Ali’ye vermiştir. Ancak Ömer bunu kabul etmemiştir çünkü işine gelmemiştir ve hakikatin ortaya çıkmasından korkmuştur. İmam Ali’den sonra bu görevi diğer imamlar devraldılar. Biz de Ehlibeyt mektebinde bu öğretileri öğreniyoruz. Kur’an-ı Kerim’i başka bir yerde doğru öğrenmek mümkün değildir. Her şey ehline sorulmalı; bunu anlamalısınız. Şu dört mezhebin imamlarını Allah mı görevlendirdi? Kim bu imamlara görev verdi? Allah için biri bu soruya cevap versin. Neye göre insanları irşad etmeye çalışıyorlar, hem de yanlış bilgilerle! Oysa imamların görevi insanları doğru yola yönlendirmektir. İmamete inanmayanın imanı olmaz.
Sünnilik:
Keşke bu konuyu açmasak. Ben unutmaya çalışıyorum, siz de hatırlamaya çalışıyorsunuz (Gülümser.) Sünnilik, sonradan uydurulmuş bir inançtır. İmam Ali’ye ve İmamet inancına karşı insanları kendi taraflarına çekebilmek için zorla, baskıyla ve parayla oluşturulmuş bir sistemdir. Zamanla Muaviye de buna katkıda bulunmuş ve insanlar da bu sistemde yer almışlar. Şia’ya iftiralar atmışlar, sürekli yalan söylemişler. İnsanlar Şia’dan nefret etmiş, doğruyu batıl, batılı ise hak olarak görmüşler. Sünnilikte kendini hak görmek, aslında bir vesveseden ibarettir.
Erbain ziyareti:
Ehlibeyt ziyaretinin şu an ortasındayız (2024 Erbain yürüyüşü) çok mutluyum. Şu ana kadar yaptığım en anlamlı, en güzel ve en gerekli şey. Önümüzdeki sene yapılacak ziyareti şimdiden planlamaya başladık. Dikkat ettim bizim grupta bu ziyarete gelenlerin hiç biri zengin değil. Buradaki arkadaşlar maddi imkanlarını zorlayıp geliyorlar. Bunu neden yaptıklarını şimdi anlıyorum.
Bende Obsesif kompulsif bozukluğu yani temizlik hastalığı var. Fakat an itibarıyla hemen hemen onu da yenmiş durumdayım. Arkadaşlarla beraber kalıyoruz. Hemen her gün başka bir evde toplu olarak ağırlanıyoruz. Normalde ben asla bu ortamda bulunamazdım yani 50 derece sıcaklıkta saatlerce yürüdükten sonra ter içerisinde… Ama insan kutlu bir amaca sevdikleriyle yürürken gözü hiçbir şey görmüyor.
İran:
İran Ehlibeyt Mektebini topyekün yaşamaya çalışan tek ülke konumundadır. Bu nedenle üzerinde büyük bir sorumluluk var. Pek tabii masum olmayan herkes hata yapar ve politik olarak İran’ın da hataları vardır. Ama niyetinin iyi olduğunu ve Ehlibeyt bayrağını ülke olarak taşıdığını düşünüyorum.
Sünni Arkadaşlarınıza öneriniz nedir?
Allah’ın söylediğini yerine getirmekten başka bir çaremiz yok sadece akıllarını kullansınlar kendilerini akıllı sanıyorlar ama şu an büyük bir hatanın ortasındalar.
By tr • Müstebsirler Biyografisi, Müstebsirler Dergisi 0 • Tags: EHL-İ SÜNNET, Ehlibeyt, Erbain Yürüyüşü, Haydar Baş, Şia ve Sünni, Şİİ, Sünni