HZ. MEHDİ (A.F)

Bazıları, Hz. Mehdi’nin babasının adının Abdullah olduğunun ileri sürmüşlerdir. Bu görüş bir çok sahih hadisle çelişmektedir, özellikle Ehl-i Beyt kaynağından gelen mütevatir ve sahih hadisler uyarınca Hz. Mehdi’nin 12. İmam olduğu ve babasının 11. İmam olan Hasan Askeri olduğu bildirilmiştir. Örnek olarak Cabir b. Abdullah Ensari’nin Peygamberden naklettiği 12 İmam’ın isimlerini içeren hadisi zikredebiliriz. Ama Hz. Mehdi’nin babasının isminin Abdullah old

Bazıları, Hz. Mehdi’nin babasının adının Abdullah olduğunun ileri sürmüşlerdir. Bu görüş bir çok sahih hadisle çelişmektedir, özellikle Ehl-i Beyt kaynağından gelen mütevatir ve sahih hadisler uyarınca Hz. Mehdi’nin 12. İmam olduğu ve babasının 11. İmam olan Hasan Askeri olduğu bildirilmiştir.

Örnek olarak Cabir b. Abdullah Ensari’nin Peygamberden naklettiği 12 İmam’ın isimlerini içeren hadisi zikredebiliriz. Ama Hz. Mehdi’nin babasının isminin Abdullah olduğunu söyleyenler ise bu hususta zayıf olan bazı hadislere isnat etmişlerdir. Örneğin Ebu Davud, Zaide’den o Asım’dan, o Zer’den o da Abdullah’dan nakleder ki Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Eğer dünyada sadece bir gün kalsa dahi Allah o günü o kadar uzatacak ki sonunda benden veya benim Ehl-i Beytimden olan birisini gönderecektir, Onun ismi benim ismimle, babasının ismi babamın ismi ile denktir. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”

“Babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesine göre İmamım babasının adı Abdullah’tır. Ama Ehl-i Beyt’ mektebine göre mütevatir olan hadislere göre İmamın babasının adı Hasan’dır.
“El Beyan” kitabında Gencii Şafii, bu hadisin altında şöyle der:

“Tirmizi bu hadisi zikrederken[1] Babasının ismi babamın adı ile aynıdır” cümlesini nakletmemiştir ve hafızlarımızın ve güvenilir ravilerin rivayetinde sadece “onun ismi benim ismimle denktir.” cümlesi geçer. Bunun rivayetindeki “babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesi fazlalıktır ve o böyle eklemeler yapmayı adet edinmiştir.”

Sonra diyor ki: “Bu konudaki son söz şudur: Doğrusu İmam
Ahmed, bu hadisi böylece nakletmesine rağmen müsnedinin birçok yerinde sadece “onun ismi benim ismimle aynıdır” şeklinde nakleder.”[2]
Hafız Ebu Nuaym “Menakıb-ul Mehdi” adlı kitabında bu hadisi birçok raviden nakleder. Onların hepsi Asım b. Ebu Nücud’dan o da Zer’den o da Abdullah’dan o da Resulullah’dan naklederler. Bu hadisi muhtelif yollarla Asım’dan tıpkı bizim naklettiğimiz gibi (“babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesi olmadan) nakledenlerden bazıları şunlardır:
Süfyan bin Uyeyne,
Fitr bin Halife,
Ameş,
Ebu İshak Süleyman bin Firuz el Şeybani,
Süfyan-ı Sevri,
Şube,
Vasıt bin Haris,
Yezid bin Muaviye Ebu Şeybe,
Süleyman bin Karem,
Cafer-i Ahmer,
Kays bin Rebi’le Süleyman bin Karem ile evlatları aynı senet ile naklederler.
Selam Ebu Münzir, Ebu Sehap Muhammed bin İbrahim-i Kenani de muhtelif raviler vasıtasıyla Asım’dan naklederler.
Ömer bin Übeyd-i Tanafisi,
Ebu Bekir bin Ayyaş,
Ebu Cuhaf Davud bin Ebul Afv,
Osman bin Şebrime,
Abdülmelik bin Ebu Ganiyye.
Muhammed bin Ayyaş,
Bu zat hadisin senedini zikrederek der ki: Bu hadisi bize Ebu Gassan ve Kays tahric ettiler.
Amr bin Kays-ı Melai,
Ammar bin Zerik,
Abdullah bin Hekim bin Cügeyr-i Esedi,
Ömer bin Abdullah bin Büşr,
Ebu’l Ahves,
Sa’d bin Hasan bin Uht-i Sa’lebe,
Muaz bin Hişam, Der ki: Babam bana bu hadisi Asım’dan Nakletti.
Yusuf bin Yunus,
Galip bin Osman,
Hamza’tüz Ziyat. Şeyban,
Hakem bin Hişam,
Ve Asım’ın dışındakiler de bu hadisi Zer’den naklederler. Örneğin Amr bin Merve, Zer’den nakleder. Tüm bu raviler “Onun ismin benim ismim ile aynıdır.” şeklinde naklederler.

Yalnız Ubeydullah bin Musa’nın Zaide’den o da Asım’dan naklettiği rivayette “ve babasının ismi babamın ismidir” şeklinde geçer. Akıl sahibi her insan bilir ki birçok imamın naklinin aksi olan bu fazlalığın itibarı yoktur. En iyisini Allah bilir.”[3]
Buna göre bu rivayetin sıhhatinin ve itibarını kaybetmesi kesindir. Ayrıca bu fazlalığın Abbasoğulları’nın icatlarında olma ihtimali de yüksektir.

Abbasoğulları’nın kendi siyasi hedefleri ve çıkarları uğruna hadis uydurmak için yalancıları satın alarak görevlendirmeleri onların adetlerindendir. Bu konuya El Ağani kitabının yazarı açıkça nakleder.[4]
Veya Abdullah-ı Mahzin taraftarlarının onun oğlu Muhammed bin Abdullah-ı Mahz’ın Nefs-i Zekiyye’nin mehdilik iddiaları ile ilgili olarak uydurmaları da muhtemeldir.

El Fahri “El Adab-us Sultaniyye ve’d Düvel’ul İslamiyye” adlı kitabının 16. Sayfasında “Nefs-i Zekiyye’nin Kıyamı” başlığı adı altında şöyle nakleder:

“….İşin başlangıcında zuhur edecek olan Mehdi’nin o olduğuna dair halkın arasında söylentiler yayıldı. Onun babası oğlu Muhammed-i Nefs-i Zekiyyenin müjdelenen Mehdi olduğunu halk kitleleri arasında yaymağa başladı. O aynı zamanda “Babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesini de hadise ekleyerek rivayet ediyordu. Ama İmam Cafer bin Muhammed-i Sadık, Abdullah-ı Mahz’a oğlunun bu makama ulaşamayacağını söylüyordu…”
Görüldüğü gibi; Hz. Mehdi’nin babasının isminin Abdullah olduğunu ispatlayan hiç bir delil yoktur. Oysa ki onun on ikinci İmam olduğuna ve babasının isminin Hasan Askeri olduğuna dair yakın oluşturacak derecede çeşitli deliller mevcuttur.
[1] – Sahih-i Tirmizi c:2 s:36
[2] – Müsned-i Ahmed bin Hanbel c:1, s:376-377-430-448
[3] – El Beyan fi Ahbar-ı Sahib-iz Zaman s:93-96 Beyrut Baskısı (1979) ve s:483 Necef baskısı (1970)
[4] – Fakih c:2 s:81. Mansur’ın Mehdi için biat alması olayı. Bu konuda Muti İbni-i Eyas, Mansur’a yaranmak için ona hitap ederek dedi ki: Filanca ve filanca peygamberden naklederler ki peygamber şöyle buyurdu:
“Bizden olan Mehdi, Muhammed bin Abdullah’tır ve annesi bizden değildir. Yeryüzü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır….”

Ehl-i Sünnet Kaynaklarında İmam Mehdi(a.s)

Büyük hadis imamları, tarihçiler, ilmi otoriteler ve Ehl-i Sünnet mezhep imamları; İmam Mehdi ilgili olarak onlarca kitap ve risale kaleme almıştırlar; bunlar Hz. Mehdi’ye inanmanın İslam akidesinin gereği olduğunu ortaya koymuş ve bunun delillerini de açıklamışlardır. Bazıları da yazdıkları kitapların bir bölümünü İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmış ve Mehdi inancının İslamî temellere dayandığını beyan etmişlerdir.

Hatta bunların bazısında ayrıca Hz. Mehdi konusunda yazılmış olan kitaplardan daha geniş bir şekilde bu konuya yer verilmiştir. Bunların birçoğu kitap olarak basılmış ve birçoğu da henüz yayınlanmamıştır.
Bir taraftan, ilimle uğraşan tahkik erbabının bu değerli eserlerden yaralanmalarının gerekliliğini, diğer taraftan da bu eserlerin dağınıklığını ve bu asırdaki kalem sahibi olan aydın yazarlar tarafından tanınmadığını veya bilerek göz ardı edildiğini gözlemlediğimiz için bu makalede Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm konusunu ele alan Ehl-i Sünnet kaynaklarını tanıtmaya çalışıcağız. Bu inancın İslamî kaynaklar açısından ne ölçüde sağlam olduğunu gösterebilmek için, bu kaynakları hadisin ilk tedvin edildiği Hicri 2.

asırdan başlayarak, yazarlarının yaşam tarihlerine göre sıraladık. Bu kitaplarla ilgili kısa bir açıklama ve yazarlarının kısa bir biyografisini ve onların basılmış nüshalarının ilk sayfasının kopyasını küçülterek, yayınladık. Umarız bu makale, Mehdilik inancının sağlam kaynaklarını sunarak bu akideyi inkar eden görüşün son yıllarda ortaya atılan temelsiz bir görüş olduğunu gösterme açısından yararlı olur.

Kitap : el-Musannef.
Müellifi : Ebu Bekr Abdur-razzak b. Hemmam b. Nafi el-Himyeri es-San’ânî el-Yemeni. (126-211 Hicri)
Meşhur hadis alimi ve hadis hafızlarından olup, Yemen-San’ â’lıdır. 17 bin hadis ezberlemiş, Buhari de bundan hadis almıştır.
Zehebi, bu eserle ilgili olarak şöyle diyor: “Birçok hadis alimi güvenilirliğini kabul etmiş, sahih hadis kitaplarında kendisinden hadis nakledilmiş, bilinen ilim kaynaklarından biridir.”
İbn-i Hallikan da şöyle diyor: “Zamanında, Sufyan b. Uyeyne, Ahmed İbn-i Hanbel-ve birçok İslam alimi ondan hadis nakletmişlerdir.”
Kitap : Sünen-i İbn-i Mace.

Müellifi : Muhammed b. Yezid b. Macei er-Rebi-i el-Gazvinî
Künyesi : Ebu Abdullah (209-273 Hicri)
Meşhur hadis imamlarından olup, hadis ilimlerini araştırmak için Gaz-vin’den Bağdat, Basra, Mekke, Kufe, Şam, Mısır ve Rey gibi şehirlere seyahatler yapmıştır.
Tarih, tefsir ve hadis ilmi sahasında birçok eseri vardır. En meşhur kitabı, iki ciltlik Sünenü’l-Mustafa’dır ki Sünen-i İbn-i Mace olarak tanınmaktadır. Ehl-i Sünnet’in, Kütüb-ü Sitte diye anılan hadis kaynaklarından biridir. Bu kitabının, “el-Fiten” babının bir bölümünde, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili hadisleri nakletmiştir.
Kitap : Sünen-i Ebu Davud.

Müellif : Ebu Davud, Süleyman b. Eş’as b. İshak el-Ezdi, el-Secistani (202-275 Hicri)
Aslen İran’ın Sistan şehrindendir. Genç yaşta ilim tahsil etmk için seyahatler yapmış, Zehebi’nin, nakline göre Hicri 220 senesinde Bağdat’ta Ahmed İbn-i Hanbel’den ilim tahsil etmiştir. Birçok muhaddisten de hadis dersleri alarak büyük hadis alimlerinden biri olmuştur. Kendisinden, Tirmizi, Nesai, hatta üstadı Ahmed İbn-i Hanbel-bile hadis nakletmişlerdir. Daha sonra birçok şehirde ikamet ettikten sonra, Abbasi halifelerinden el-Vasik’in daveti üzerine, Basra’ya yerleşerek burada vefat etmiştir. Onun, hadisle beraber başka konularda da eserleri bulunmaktadır. Eserleri arasında meşhuru da Kütüb-ü Sitte’den olan, “Sünen-i Ebu Davud” adıyla bilinen, Sünen’idir. Nakle göre, Peygamber-i Ekrem sallâ’llâu aleyhi ve alih’in sünnetini muhafaza etmek için yarım milyon hadis arasından bu kitaptaki hadisleri seçerek derlemiştir.
Müellif bu kitabında, Mehdi ile ilgili babının “Kitabu’l-Mehdi” bölümünde; Mehdi’nin özellikleri, zuhurunun alametleri, zuhurundan sonra neler yapacağı konularıyla ilgili olarak, on üç hadis nakletmiştir.

Kitap : Sünen-i Tirmizi.
Müellif : Ebu İsa, Muhammed b. İsa b. Savre b. Musa b. ez-Zahhak es-Selemi ez-Zerir el-Bugi et-Tirmizi (209-297 Hicri).
Meşhur hadis alimleri ve İmamlarından olup, hadis hıfzında şöhrete ulaşmıştır. Aslen, Ceyhan Nehri’nin doğusunda bulunan “Tirmiz” şehrinin Bug köyünde doğmuş, hadis tahsili için, Horasan, Irak, Hicaz gibi yerlere seyahatlerde bulunarak, Muhammed b. İsmail el-Buhari’den ders almış ve aynı zamanda beraberce bazı hadis alimlerinden ilim tahsil etmişlerdir, Ahmed b. Hanbel, ed-Daremi ve üçüncü asır hadis alimlerinden yararlanmıştır.

Bunlarla beraber, Rical ilmi, tarih ve hadis sahalarında da eserleri vardır. Eş-Şemail, el-İlel, et-Tarih ve el-Camiu’s-Sahih adlı kitapları bunlardandır. Özellikle onun bu son kitabı, Ehl-i Sünnet’te büyük değere ve şöhrete sahiptir. Aynı zamanda Kütüb-ü Sitte’den de biridir. Bu kitabıyla ilgili birçok şerhler yazılmıştır. Sünen’in dördüncü cildinde, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm hakkında bir takım hadisler nakletmiştir.

Kitap : Kitab-ul Bed’u ve’t-Tarih
Müellif : Ebu Zeyd Ahmed b. Sah el-Belhî.

Bu kitap İstanbul’da Damat İbrahim Paşa’nın kütüphanesinde olan nüshada ve İbnü’l Verdi’nin, “Haridat-ül Acaib” kitabında da, adı geçen müellife ait olduğu belirtilmiştir. Hacı Halife de, Keşfü’z-Zünun’un 1. cildinin, 227. sayfasında bu eserin müellifinin Ebu Zeyd olduğunu belirtmiştir. Ebu Zeyd, rical ve biyografi kitaplarında da tarihçilerin ileri gelenlerinden sayılmış; din, şeriat, felsefe, edebiyat ve diğer ilimlerde de tanınmış bir isim olarak kabul edilmiştir.

Ama Fransız müsteşrik Cloman Hewar, araştırmaları neticesinde, bu kitabın müellifinin tarihçi Mutahhar b. Tahir el-Mukaddes olduğunu bildirmektedir. Çünkü, Ebu Zeyd bazı biyografi kaynaklarına göre; Hicri 322 veya Hicri 340 yılında vefat etmiştir. Oysa kitabın telif tarihinin Hicri 355 olduğu kaydedilmiştir.

Hacı Halife de “Keşf üz-Zünun” adlı eserinde Ebu Zeyd’in ölüm tarihini böyle kaydetmiştir. Ama el-Mukaddes’in Biyografisi bizim için de meçhuldür. Bu kitap, Miladi 1899-1919 yılları arasında, müsteşrik Clamon Hewar’ın çalışmasıyla altı ciltte, şerhli olarak Fransa’da basılmış; daha sonra da, Bağdat’ta ofset olarak basılmıştır. Bir kısmı ise hâlâ basılmamıştır.
Bu eserin müellifi kim olursa olsun, kitabın büyük bir kısmını, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır.

Kitap : el-Mu’cemu’l-Kebir.
Müellif : Ebu’l Kasım Süleyman b. Ahmed b. Eyyub b. Mutayyir el-Lahmi et-Taberani (260-360 Hicri).
Büyük hadis alimi ve hafızlarındandır. Şam’ın Taber bölgesinde doğmuş, hadis tahsili için Şam, Hicaz, Irak, Mısır, Yemen’e seyahatlerde bulunmuş ve daha sonra İsfahan’da yüz yaşında vefat etmiştir.
En önemli eserlerinden olan bu kitap, Irak Vakıflar Bakanlığı tarafından on cilt halinde yayınlanmıştır. Mucem-i Evsat ve Sağîr’i de, Delhi’de ve iki cilt halinde Mısır’da basılmıştır. Onuncu cildinde, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili hadisleri ele almıştır. Diğer ciltlerde de Hz. Mehdi ile ilgili hadisler mevcuttur.

Kitap : Mealimu’s Sünen Fi Şerh-i Kitab-ı Sünen-i Ebi Davud.
Müellif : Ebu Süleyman Hamd b. Muhammed el-Hattabi el-Besti (319-388 Hicri)
Afganistan’ın Kabil’e bağlı Best bölgesinde doğup yine burada vefat etmiştir. Hadis, fıkıh, edebiyat, lügat sahalarında ilim tahsil etmiştir, Zehebi, onu güvenilir ilmi şahsiyetlerden biri olarak tanıtmaktadır. Bu da kitabının bir bölümünde, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili, hadisleri nakletmektedir.

Kitap : Mesabihu’s Sünne.
Müellif : Hüseyin b. Mes’ud Şafii, “Muhyi’s Sünne (sünneti ihya eden) lakabını almıştır”, (436-510 veya 516 Hicri)
Aslen, Afganistan’ın Herat şehrine bağlı, Bag köyündendir. Horasan’ın Rey şehrinde vefat etmiştir.
İbn-i Hallikan onu, ilim denizi olarak tanıtmaktadır. Hicri 1318’de Mısır’da basılmış olan kitabının, bir bölümünü, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili hadislere ayırmıştır.

Kitap : Camiu’l Usul Min Eha-disi’r Resul.
Müellif : Ebu Saadet Mübarek b. Muhammed. İbn-i Esir el-Ceziri diye tanınır (544-606 Hicri).
Meşhur tarihçi, İbn-i Esir’in kardeşi olup, Kur’an tefsiri, fıkıh, hadis, nahv ve lügat dalında tahsil görmüş, İbn-i Ömer adasında doğup, Musul şehrine yerleşmiş ve Musul’da da vefat etmiştir.

En önemli eseri olan bu eserini, Kutub-u Sitte’den derlemiş ve 13 cilt halinde Beyrut’ta basılmış olan bu eserinin bir bölümünü, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır.
Kitap : el-Fütuhat ul- Mekkiy-ye.
Müellif : Muhyiddin b. Arabi ve Şeyh-i Ekber olarak tanınan Muhammed b. Ali b. Muham-med b. Ahmed b. Abdullah et-Tai el-Hatemi (560-638 Hicri).
Ariflerin en meşhurudur. Felsefe, kelam, tefsir, edebiyat, şiir gibi birçok dalda dört yüze yakın risale ve kitabı olduğu söylenir. Endülüs’un Murs şehrinde doğmuş, Dimeşk’te ikamet etmiş ve burada da vefat etmiştir.
Bu eserin üçüncü cildinin, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili bölümünde, akli ve nakli delillerle bu hususu belgelemiştir.

Kitap : Metalibu’s Seul Fi Me-nakıb-i Âl-ir Resul.
Müellif : Muhammed b. Talha, eş-Şafii (582-652 Hicri).
Muhaddislerin büyüklerindendir; usul-ü fıkıh, edebiyat konularında ün yapmıştır. Aslen Nusaybinli olup daha sonra, Dimeşk ve Haleb’e yerleşerek burada vefat etmiştir. Bu kitabı ilk defa, İbn-i Cevzi’nin, “Tezkiretü Havassi’l Umme” adlı kitabıyla beraber, Hicri 1287 senesinde 91 sayfa olarak taş baskıyla yayınlanmış, daha sonra da Necef’te tab edilmiştir.
Bu kitabın 12. babının başlığı; “On ikinci İmam Muhammed ibn-i Hasan el-Askeri el-Mehdi”dir.
Kitap : Tezkiret-ü Havassi’l Ümme.

Müellif : Sibt b. Cevzi Hane-fi Yusuf b. Kızoğlu b. Abdullah el-Bağ-dadi ed-Dimeşkî (581-654 Hicri)
Fıkıh, tefsir, tarih ve hadis ilimlerine katkısı olmuş, hadis hafızı olup, meşhur hatiplerdendir. Bağdat’ta doğup, Dimeşk’te vefat etmiştir. Eserlerinden biri olan el-Fıkhu Ale’l-Meza-hibi’l-Erbaa (Asıl adı: İsar’ul İnsaf Fi Asar’il-Hilaf) kitabı Türkçe’ye tercüme edilmiş ve bir kaç defa basılmıştır.

Yukarıda adı geçen eseri, 12 İmam ın fazilet ve özelliklerini içermektedir. Kitabın son bölümü ise Hz. Mehdi ile ilgilidir.

Kitap : Şerhu Nehci’l Belağa.
Müellif : İbn-i Ebi’l Hadid el-Mutezi-li (586-655 Hicri)
Tarih ve edebiyat ve daha birçok ilim dalında tanınmış bir isimdir. Medayin’de doğmuş, Bağdat’ta yaşamış ve Abbasi halifelerinin divan katipliğini yapmıştır.

En meşhur eseri olan Nehcü’l-Belağa Şerhi, Allame Hoi’nin 22 ciltlik Nehcü’l Belağa Şerhinden sonra, bu konuda en geniş şerhlerden sayılır. Mısır, Beyrut ve İran’da defalarca tab edilmiştir.
Bu kitapta Hz. Ali aleyhi’s-selâm’ın ahir zamanla ilgili sözleri bölümünde ve diğer kısımlarda İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili konulara genişçe yer vermiştir.

Kitap : Muhtasaru Sünen-i Ebu Davud.
Müellif : Abdulazim el-Munzirî eş-Şafii (581-656 Hicri)
Fakih, tarihçi, hafız, edebiyatçı ve hadis ilminin ileri gelen alimlerindendir. Eserleri arasında önemli bir yeri olan bu kitabın 6. cildinde İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili konulara yer vermiştir.

Kitap : Tezkiretu’l-Kurtubi
Müellif : Muhammed b. Ahmed b. Ebubekr b. Farah el-Ensari Ebu Abdullah Kurtubi (Ölm. 671 Hicri)
Malikî mezhebinin büyük müfessirlerindendir. ez-Zerek, bu zatla ilgili olarak şöyle der: O, salihlerden olup, Kurtub’da doğarak, oradan doğuya göç etmiş, Mısır’ın Esyuut şehrinin kuzeyinde olan İbn-i Hasip bölgesine yerleşmiş ve burada vefat etmiştir.

Eserlerinden olan “el-Camiu Li Ahkam’il-Kur’an” 20 cilt olarak basılmış ve Kurtubi Tefsiri olarak tanınmıştır. Yukarıda işaret edilen eseri, Tezkiretun Bi Ahvali’l Mevta ve Ahvali’l Ahire adıyla Mısır’da iki cilt olarak basılmıştır. Kitabın ikinci cildinde, bir bölümü İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’a ayırmıştır. Mehdi inancı konusunda, Şia’yla aynı görüşe sahiptir.

Kitap : Vefayetu’l-A’yan.
Müellif : İbn-i Hallikan-ı Şa-fiî (608-681 Hicri)

Aslen Erbil’li olup, Mısıra gitmiş, oradan da Şam’a yerleşerek bir süre kadılık yapmıştır. Kendisi, büyük tarihçi ve edebiyatçılardandır.
Bu kitap, alimlerin ve araştırmacıların nazarında, düzenli, güvenilir ve en meşhur biyografi kitaplarından biri olarak kabul edilir. Bu kitabının 4. cildinde, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’a ayrılmış kısa bir bölüm bulunmaktadır.

Kitap : Zehairu’l Ukba.
Müellif : Muhibiddin Ahmet b. Abdullah b. Muhammed et-Taberi el-Mekki eş-Şafii (615-694 Hicri)
Mekke’de doğmuş ve orada vefat etmiştir. Muhaddislerin büyüklerinden, Şafii mezhebinin şeyh-lerinden ve Hicaz müftülerindendir. Hadis ve fıkıh hususunda değerli eserleri bulunmaktadır.
Hicri 1350 tarihinde, Mısır’da basılan ve Ehl-i Beyt aleyhi’s-selâm’ ın faziletlerini içeren bu kitabın bir bölümünü de, İmam Meh-di aleyhi ’s-selâm oluşturmaktadır.

Kitap : Feraidu’s-Simtayn.
Müellif : İbrahim b. Saadettin-i Horasani (644-732 Hicri)
Hadis hafızı ve Ehl-i Sünnet alimlerindendir. Zehebi, “Tezkire” adlı eserinin 4. cildinde ondan şöyle bahsediyor: “O, muhaddislerin imamı, İslam’ın iftiharlarından ve evliyanın önde gelenlerindendir. Gazan Padişahı onun vesilesiyle Müslüman olmuştur.”
İbn-i Hacer el-Asgalani de “ed-Dürerü’l-Kamine” adlı eserinde Zehebi’nin sözlerini teyit eder ve ilaveten, Ehl-i Sünnet alimlerinin birçoğunun ondan hadis rivayeti için izin aldığını nakleder.

Bu eseri, Hicri 1398’de Beyrut’ta, daha önce de Lahor’da basılmıştır.
Yukarıda adı geçen kitabını, Hz. Zehra (s.a), Hz. Ali aleyhi’s-selâm ve evlatlarının faziletleri konusuna tahsis etmiş, bir bölümünü de, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’ın zuhuru ve kıyamı ile ilgili hususlara ayırmıştır.

Kitap : Mişkatu’l-Mesabih.
Müellif : Veliyuddin Muhammed b. Abdullah el-Hatib-i Tebrizi (ölm. 741 Hicri)
Büyük muhaddislerdendir. Bu kita-bının 3. cildinin bir bölümünü, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır.

Kitap : Haridatü’l-Acaib ve Feridatü’l-Garaib.
Müellif : Siracuddin Ömer b. Muzaffer eş-Şafii İbn-i Verdi (ölm. 749 Hicri)
Suriye’nin Numan bölgesinde doğmuş, fıkıh, edebiyat, şiir, lügat, nahv ve tarih konularında eserler vermiş ve kadılık da yapmıştır.
Suriye’nin Halep şehrinde vefat etmiştir. Eserlerinden biri de, kıyamet alametlerini konu alan ve İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili bir bölmü de içeren yukarıda ismi geçen kitaptır.

Kitap : el-Menaru’l-Munif Fi’s-Sahihi Ve’z-Zaif.
Müellif : Şemsuddin Muhammed b. Ebi Bekr; İbn-i Kayyım el-Cevzi diye meşhurdur. (691-751 Hicri)
Hanbeli mezhebinin büyük alimlerindendir, İbn-i Teymiye’den fıkıh tahsil etmesi ve aynı görüşleri taşıması sebebiyle, Dimeşk kalesinde zindana atılmış, İbn-i Teymiyenin ölümü üzerine serbest bırakılmıştır.
Eserlerinden biri olan bu kitabının 50. bölümünde, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusunu işlemektedir.

Kitap : Kitabu’n-Nihaye (el-Fi-ten ve’l Melahim).
Müellif : Ebu’l Fida İsmail b. Ömer; İbn-i Kesir diye meşhurdur (701-774 Hicri).
Muhaddis, tarihçi, müfessir ve fakihtir. Şam’ın, Basra bölgesinde doğmuş, Hicri 706 tarihinde, Di-meşk’e yerleşmiş ve burada ilim tahsil etmiştir. Bu kitabı, Mısır ve Beyrut’ta basılmıştır. Bu kitabın 1. cildinde İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili hadisleri “Ahir Zamanda Zuhur Edecek Mehdi” konu başlığıyla ele alınmıştır.

Kitap : Meveddetü’l-Kurba.
Müellif : Seyyid Ali b. Şahab b. Muhammed el-Hüseyni (714-786 Hicri).
Horasan alimlerindendir. Keşmir’e yerleşmiş ve gayretli çalışmaları sonucu, bölge insanlarının çoğunu İslam’a kazandırmıştır. Arapça ve Farsça olarak birçok eseri bulunmaktadır. En meşhur eseri de bu kitaptır. Kunduzi’nin, Yenabiu’l-Mevedde adlı eseriyle beraber ilk defa İstanbul’da Ahtar Yayınevi tarafından Hicri 1301’de basılmış ve bu kitabında İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili bölümü “İmamların Sayısı ve Onlardan Biri Olan Mehdi” olarak ele almıştır.

Kitap : Şerhu’l-Mekasid.
Müellif : Mes’ud b. Ömer b. Abdullah Saadettin Taftazani (712-793 Hicri)
Aslen, Horasan’ın Nesa’ya bağlı Taftazan köyünde doğup, oradan Seraks’a yerleşmiş, daha sonra Timurlenk tarafından Semerkant’a sürgün edilmiş ve orada vefat etmiş, cenazesi getirilerek Seraks’ta defnedilmiştir.
Kelam ilmi, mantık, beyan ve Arap edebiyatı sahalarında en büyük şahsiyetlerden biri olup, kelam ilminde kaynak olarak tanınan iki ciltlik eserinin son bölümünün İmametle ilgili kısmında, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’ın kıyamı hususuna yer vermiştir.
Bu eseri, Hicri 1277 yılında Türkiye’de İstanbul Olmandeşer matbaasında basılmış, daha sonra da Mısır’da tab edilmiştir.

Kitap : Mecmau’z-Zevaid ve Men-ba-ul Fevaid.
Müellif : Hafız Nurettin Ali b. Ebi Bekr el-Heysemi eş-Şafii (735-807 Hicri)
Tarih ve hadis konusunda büyük ilmi şahsiyetlerdendir birçok biyografi yazarları onun hakkında: “Muhabbetli, mütevazı, abid, hafız olan büyük bir imamdı” diye söz etmişlerdir. Bu eseri on cilt halinde Mısır’da tab edilmiş olup, yedinci cildinin Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili babına “İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la İlgili Gelen Rivayetler” başlığını vermiştir. Diğer bir eseri olan “Mevaridü’z-Zaman” adlı kitabının bir babını da, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır. Bu ikinci kitabı, Ehl-i Sünnet’in hadis alimleri nazarında en önemli ve sağlam kaynaklardan sayılır. Bu eser Mekke Daru’l-Hadis Üniversitesi müderrislerinden Muhammed Abdurrez-zak Hamza tarafından tahkik edilerek yayınlanmıştır.

Kitap : el-Fususu’l-mühimme.
Müellif : Nureddin Ali b. Mu-hammed (İbn-i Sebbağ el-Maliki diye tanınmaktadır) (784-855 Hicri).
Aslen Afrika’nın Sefagas bölgesindendir Mekke’de doğup, orada da vefat etmiştir. Malikî mezhebinin fakih ve muhaddislerinden olup, Ehl-i Sünnet alimlerinden, Halebi, Semhudi, Hamzavi ve Şeblenci gibi birçok alimler ondan hadis nakli iz-ni almışlar.
Birçok biyografi yazarları da ondan bahsetmişlerdir.
Bu kitabında, on iki İmam’ın tanımını konu almış ve bir bölümü-nü de İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’a ayırmıştır.

Kitap : el-Örfu’l-vardi Fi Ahbari’l-mehdi.
Müellif : Celaluddin, Abdurrahman b. Kemaluddin Muhammed-i Suyuti eş-Şafii (849-911 Hicri).
Edebiyatçı, tarihçi, müfessir ve muhaddisdir. Kahire’de yetim olarak büyümüş, oranın muhaddis ve alimlerinden ilim tahsil etmiştir; Biyografisi birçok rical ve tarih kitaplarında mevcuttur. İslam aleminde eserlerinin bulunmadığı kütüphane yok denecek kadar azdır.
Adı geçen bu risalesi, “el-Havili’l-fetava” adlı iki ciltlik eserinde bulunup, bu eserde İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili hadisleri ele almıştır.

Kitap : el-Eimmetu’l-isna aşer.
Müellif : Şemseddin Muham-med b. Tulun (880-953 Hicri).
Muhaddis, fakih, tarihçi, edebiyatçıdır, tıp ve rüya tabiri ilimlerine de vakıf idi. Dimeşk’ta yaşayıp, burada da vefat etmiştir. Önemli eselerinden biri olan bu kitapta on iki İmam’ın hayatı konu edilmekte, bir bölümünde de İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili mevzulara yer verilmektedir.
Kitabı, 1958 yılında Beyrut Daru’s-sadr Yayinevi tarafından basılmıştır.

Kitap : el-Yevagıtu ve’l-cevahir
Müellif : İmam Abdulvahhab eş- Şa’rani eş-Şafii (898-973 Hicri).
Mısır’da dünyaya gelmiş ve Kahire’de vefat etmiştir. Fakih, muhaddis, mutasavvıf ve diğer ilimlerde de ün yapmış büyük şahsiyetlerdendir.
Akaid konusuyla ilgili bu iki ciltlik eserinin, ikinci cildinin bir bölümünü İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna tahsis etmiştir.

Kitap : es-Savaiku’l-muhrika.
Müellif : Ahmed b. Hacer Hey-temi el-Mekki eş-Şafii (909-974 Hicri).
Muhaddis, fakih ve büyük şahsiyetlerden biri olup, “el-Fetave’l-hadise” adlı eseriyle, yukarıda adı geçen eserinin bir bölümünü İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili konulara tahsis etmiştir.

Kitap : Kenzu’l-ummal.
Müellif : Muttaki Hindi (885-975 Hicri).
Fakih, muhaddis, hatip ve birçok konuda ilmi ünvan taşıyan bir şahsiyettir. Hindistan’ın Burhanpur şehrinde doğmuş, bir müddet ilim tahsilinden sonra, Mekke ve Medine’ye yerleşerek, orada da ilim tahsiline devam etmiş birçok alimden, hadis, tasavvuf, fıkıh dallarında tahsilini sürdürmüş, tekrar Hindistan’a dönerek İslamî irşatta bulunmuş ve Mekke’de vefat etmiştir.

Adı geçen 14 ciltlik ansiklopedik eseri, hadis kaynaklarından biri olarak bilinmektedir. Eserinin 14. cildinin bir bölümünü “Ahir Zamanda Zuhur Edecek Mehdi” başlığı adı altında ele almıştır. Bundan başka diğer bir eseri olan “Telhisu’l-beyan ve’l-Burhan Fi alamati’l-mehdi” adlı eserlerini de müstakil olarak İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna tahsis etmiştir.
Kitap : Ahbaru’d-duvel ve As-aru’l-uvel.

Müellif : Ahmed b. Yusuf b. Ahmed ed-Dimeşki; Karamani diye tanınır (939-1019 Hicri).
Meşhur tarihçilerdendir, “Keşf-ü’z-zünun” adlı eserin müellifi bu kitap hakkında “İslam aleminde, devletler hususunda böyle bir kitap görmedim” diye bahsetmektedir.
Bu eser, İslam öncesi ve sonrası devlet tarihlerini, yapılarını konu etmektedir. Kitabın geniş bir bölümünü de on iki İmam ve İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili konular oluşturmaktadır. Bu kitap Hicri 1282 yılında büyük boy 500 sayfa taş baskı olarak Bağdat’ta yayınlanmıştır.

Kitap : Mirkatu’l-mefatih, Şerh-u Mişkatu’l-mesabih.
Müellif : Ali b. Sultan Muhammed-i Hirevi (Vefat -1014 Hicri).
Birçok ilim dalında ihtisas sahibi büyük alimlerdendir. Afganistan’ın Herat şehrinde doğup, daha sonra Mekke’ye yerleşerek orada vefat etmiştir. Bu beş ciltlik eserinin, 5. cildinde İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili hadisleri ele almaktadır. Diğer bir eseri olan, “el-Meşrebu’l-verdi” kitabını ise, yalnızca İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır.

Kitap : el-İşaretü Fi Eşratü’s-sae.
Müellif : Muhammed b. Abdur-resul eş-Şafiî (1040-1103 Hicri).
Müfessir, muhaddis, ilmî usulcü, edebiyatçı ve lügatçıdır. İlim tahsili için, Bağdat, İstanbul, Dimeşk ve Mısır’a seferler yapmış daha sonra Medine’ye yerleşerek ders vermiş ve burada vefat etmiştir. Bu kitabı, Hicri 1370 senesinde, Mısır’da üç yüz sayfa olarak basılmıştır. Eserin konu-su isminden de anlaşıldığı üzere, Ahir zaman alametleri ile İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’ın zuhuru ve kıyamını ele almaktadır.

Kitap : Fethu’l-menan, Şerhu’l-fevzi ve’l-Eman.
Müellif : Ahmed b. Ali Ebu’n Necah el-Hanefi (1089-1173 Hicri).
Suriye’nin Trablus şehrinin köylerinden birinde doğmuştur. Büyük alimlerden olup, şair, edip ve muhaddisdir. Önemli eserlerinden biri olan bu kitabının bir bölümünü de İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır.

Kitap : Levaihu’l-envari’l-ilahiyye.
Müellif : Şemseddin Muhammed b. Ahmed en-Nablusi (1114-1188 Hicri).
Hanbeli mezhebinin tanınmış fakihlerindendir, mutasavvıf ve tarihçidir. Filistin’in, Nablus şehrinin köylerinden birinde doğup, daha sonra Dimeşk’e yerleşip, orada da vefat etmiştir. Adı geçen bu değerli eseri, iki cilt olarak Hicri 1324 senesinde Mısır’da basılmış olup, ikinci cildinin bir bölümünde İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusundan söz etmektedir.
Kitap : İs’âfu’r-rağibin.
Müellif : Muhammed b. Ali es-Sebban el-Mısri eş-Şafii.
Mısır’ın büyük ilmi şahsiyetlerinden olup, lügat, nahv, aruz, belagat, mantık, siyer, hadis, astronomi ve daha birçok sahalarda yüksek ilmi mertebeye erişmiştir.
Mısır’ın Kahire şehrinde doğup, yine orada vefat etmiştir. Adı geçen bu eserde Peygamber-i Ekrem sallâ’llâu aleyhi ve alih’in siretini ve Ehl-i Beyt’in faziletlerini manzum olarak kaleme almış, bir bölümünü de İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır. Bu kitabı, “Nuru’l-ebsar” adlı eseriyle birlikte, Mısır’da taş baskı olarak yayınlanmıştır.

Kitap : Nuru’l-ebsar.
Müellif : Seyyid Mü’min b. Hasan Şeblenci (ölm. 1290 Hicri).
Muhaddis, edebiyatçı ve tarihçidir. Önemli eserlerinden olan bu kitabı Peygamber-i Ekrem sallâ’llâu aleyhi ve alih ve Ehl-i Beyt’inin menkıbelerini konu edip, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili bölümü “Muhammed b. Hasan aleyhi’s-selâm’ın Menkıbeleri” başlığını taşımaktadır. Kahire’de taş baskı olarak basılmıştır.

Kitap : Fevzu’l-kadir, Şerh-i Camiu’s-sağir.
Müellif : Muhammed Abdurrauf el-Menavi eş-Şafiî (952-1031 Hicri).
Önde gelen büyük muhaddislerden olup, hadis, kelam, fıkıh, tarih gibi birçok konularda ilim tahsil etmiş ve eserler vermiştir. Adı geçen bu kitabın altıncı cildinde, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili bir bölüm vardır, ikinci kez 1972 yılında Daru’l-maarif yayınevi tarafından Beyrut’ta basılmıştır.
Kitap : Meşariku’l-envar.
Müellif : Şeyh Hasan el-Advi el-Mısrî (1221-1303 Hicri).
Kelamcı, muhaddis, Maliki mezhebi fakihlerinden, el-Ezher’de ilim tahsil edip, üstatlıkta yapmış ve Kahire’de vefat etmiştir. Adı geçen kıymetli eserin bir bölümünü İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır. Kitap, Hicri 1307 yılında Osmanlı Matbaası tarafından basılmıştır.

Kitap : el-İzae Lima Kane ve Ma Yekunu.
Müellif : Seyyid Muhammed Sıd-dık Han b. Hasan (1248-1307 Hicri).
Hindistan’ın Kenuç şehrinde doğup Delhi’de tahsil görmüş, İslamî ilimler sahasında Hintçe, Farsça ve Arapça birçok eser vermiş; Arapça kitapları Kahire ve Beyrut’ta basılmıştır. Adı geçen bu kitabı “Kıyametten önce fitneler ve kıyamet alametleri” konusunu içerip, bir bölümünü de İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili konuya ayırmıştır.
Bu kitabı, Hicri 1293’de Hindistan’da, ikinci baskısı da Hicri 1379’da Mısır’da, es-Suudi Matbaasında basılmıştır.

Kitap : Gayetü’l-mevaiz.
Müellif : Hayreddin Numan el-Alusi el-Hanefi (1252-1217 Hicri).
Hatip, kelamcı ve kadı olup, Hanefi mezhebi fakihlerindendir. Güvenilir biyograflar, yazar hakkında: “Aklı ilminden büyük, ilmi nesrinden daha belagatlı, nesri şiirinden daha sağlam gibi” sözlerle onu methetmişlerdir.
Adı geçen bu kitap, ilk olarak Hicri 1301 senesinde Mısır’da basılmış ve birinci cildinin bir bölümü İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna tahsis edilmiştir.

Kitap : Avnu’l-ma’bud.
Müellif : Muhammed Şems ülhak el-Hindi (1273-1329 Hicri).
Muhaddislerin büyüklerinden kabul edilen bu şahsiyet, bu kitabını Ebu Davud’un Sünen’ine şerh olarak kaleme almış olup, on birinci cildinin bir bölümünü de İmam Mehdi aleyhi’s-selâm konusuna ayırmıştır.

Kitap : Nazmu’l-mütenasir Min Hadisi’l-Mütevatir.
Müellif : Ebu Abdullah Muhammed b. Cafer b. İdris b. Muhammed el-Fasi el-Maliki (1274-1345 Hicri).
Tarihçi, fakih ve muhaddisdir. Fas’ta doğup, yine burada vefat etmiştir. Önemli eserlerinden olan bu kitap, Hicri 1328 yılında Fas’ta basılmıştır. Bu kitapta da, İmam Mehdi’yle ilgili hadislerin, mütevatir olduğu belirtilmektedir.
Kitap : Tuhfetu’l-ahvezi.
Müellif : Ebu’l-Ala Muham-med el-Mübarekfurî (1283-1353 Hicri).
Hindistan’ın Mübarekfur şehrinde doğup, Arapça, mantık, felsefe, astronomi, fıkıh ve usulü fıkıh sahalarında ihtisas sahibi olmuş büyük alimlerdendir.
Adı geçen bu kitabı, Sünen-i Tirmizi’nin şerhi olarak kaleme almış; Hindistan, Kahire ve Arabistan’da yayınlanmıştır. Bu eserinin altıncı cildinin bir bölümünü, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili konulara ayırmıştır.

Kitap : Nazretün Fi Ahadisi’l-mehdi.
Müellif : Muhammed el-Hızr el-Hüseyin el-Mısri (1292-1377 Hicri).
Aslen Cezayirli olup, Tunus’ta doğmuştur. Tahsilini, Tunus Zeytuniye İlim Külliyesinde sürdürmüş, daha sonra Mısır el-Ezher’de hocalık yapmış ve orada da vefat etmiştir. Birçok eseri ve makaleleri bulunup, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili adı geçen bu makalesi, “Temeddün-i İslamî” dergisinde Hicri 1370 senesinde Suriye’de yayınlanmıştır.

Kitap : Tacu’l-camiu’l-usul.
Müellif : Şeyh Mansur Ali Nasif (ölm. 1371 Hicri yıllarından sonra).
El-Ezher’in büyük alimlerinden ve müderrislerindendi. Adı geçen bu kitabının beşinci cildinin bir bölümünü İmam Mehdi aleyhi’s-selâm mevzusuna tahsis etmiştir.

Kitap : İbrazu’l-vehm Meknun Min Kelam-i İbn-i Haldun.
Müellif : Ahmed b. Muhammed b. es-Sadık eş-Şafiî el-Magribî (ölm. 1380 Hicri).
Marekeş’in önde gelen muhaddis, hafız ve alimlerindendir. Adı geçen bu kitabı, İbn-i Haldun’un, İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili şüphesini çürütmek için kaleme almıştır. Kitap Hicri 1347 senesinde Şam’da, et-Terakki yayınevi tarafından basılmıştır.

Kitap : Huve’l-mehdi
Müellif : Üstad, Şeyh Nasreddin el-Albani (Arnavutlu)
Günümüz ilmi şahsiyetlerinden olup, çeşitli konularda eser ve makaleleri bulunmaktadır. Adı geçen bu makalesini, Şam’da yayınlanan “Temeddün-i İslam” dergisinde İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili sorulara cevap olarak kaleme almıştır.

Kitap : Akidetü Ehli’s-sünne Fi’l Mehdi .
Müellif : Şeyh Abdulmuhsin b. Hamd.
Medine İslam Üniversitesi üstadlarındandır. Adı geçen bu makalede “Ehl-i Sünnet İnancında İmam Mehdi aleyhi’s-selâm” konusunu ele almış ve Hicri 1388 senesinde “Camiatü’l-islamî” adlı dergide, Suudi Müftüsü Bin Baz’ın teyidiyle birlikte neşredilmiştir. Burada Ehl-i Sünnet’in İmam Mehdi aleyhi’s-selâm hakkındaki inancını ortaya koymuştur. Bir başka makalesinde de İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’la ilgili hadisleri reddedenlere karşı cevap vermektedir. Bu makalesi de Hicri 1400 senesinde aynı dergide yayınlanmıştır.”

Hz. Mehdi (a.s) Hakkında Müslümanların İttifakı

Mustafa İhsan

Kur’an’da Gayba İman

Gayba ve gaybla ilgili hakikatlere inanmak peygamberlerin ilahi davetlerinin ekseni olup vahy ve nübüvvete imanın gereklerindendir. Nitekim Bakara Suresi’nin ilk ayetlerinde Kur’an “gayba inananlar için hidayet edici bir kitap” olarak tanıtılmıştır: “Bu bir kitaptır ki, kendisinde şüphe yok. Takva sahipleri için de yol göstericidir. Onlar, gayba inanırlar.”[1]

Gaybî bilgi, insanın kendi başına edinebileceği bir bilgi olamayıp sadece ilahî öğrenim ve vahy yoluyla elde edebileceği inkâr edilmez bir gerçektir. Öyleyse “gayb”; Allah Teala’nın kullarını, peygamberleri vasıtasıyla bilgilendirdiği, melekler, arş, kürsü, cennet, cehennem, geçmiş ve gelecekle ilgili gizli olaylar gibi geniş bir hakikatler yelpazesini kapsamına almaktadır ki, Allah Teala peygamberleri vasıtasıyla halkı bu vb. konulardan haberdar kılmaktadır.

Buradaki bahsimiz gelecekle ilgili bir mevzu etrafında olduğundan; gelecekte vuku bulacak bazı olaylar hakkında semavi kitaplarda bildirilmiş olan birkaç gaybi meseleyi aşağıya aktarıyor, bu örneklerden birkaçına değiniyoruz:

Son Peygamber Hz. Muhammed sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in geleceğine dair daha önceki peygamberlerin bunu haber vermeleri: “Hani, Meryemoğlu İsa da “ey İsrailoğlulları, gerçekten ben, sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra, ismi “Ahmed” olan bir peygamberin de müjdeleyicisiyim” demişti. Fakat o, apaçık belgelerle onlara gelince “Bu, açıkça bir büyüdür” dediler.”[2]

İsarailoğullarının yeryüzünde iki kere fesat çıkarıp -her ikisinde de- yenilgiye uğrayacakları haberi: “Kitapta, İsrailoğullarına şu hükmü verdik: Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve pek kibirli bir yükselişle muhakkak kibirlenip yükseleceksiniz. Nitekim o ikiden ilk -vaid- geldiği zaman, oldukça zorlu olan kullarımızı üzerinize gönderdik de -sizi- evlerin aralarına kadar girip araştırdılar, bu yerine getirilmiş bir vaiddi”[3]

– Romalıların Farsları yeneceği haberi: “Elif Lâm Mim. Rum-orduları- yenilgiye uğradı. Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir…”[4]

Allah Teala’nın insanoğluna bildirdiği gaybî işlerin her biri onun hayat ve alınyazısıyla belli bir ilişki içinde olup belli bir amaçla gerçekleşmektedir. Bu hedeflerinden bazıları şöyle sıralanabilir:

1- Gaybî haberler gerçekleşince insanlar, peygamberlerin peygamberlik iddialarının doğru olduğunu görmekte, iman ve inançları, pekişmektedir.

2- Gelecekte vuku bulacak iyi veya kötü olayların haber verilip bildirilmesi, o olayların vukuu sırasındaki zaman diliminde yaşayanların gerekli -doğru- tavrı takınabilmelerini sağlamaktadır. Çünkü bu gaybî haberler verildiğinde, bunların vukuu sırasında takınılması gereken doğru tavrın nasıl olması gerektiği de genellikle bildirilmektedir.

3- Bütün bunlardan daha da önemli olanı şudur: Olumlu hadiseler hakkında öngörü bulunup önceden haber vermek aslında o olay için uygun, fikri ve duygusal ortamı hazırlamak demektir. Olumsuz olayların bildirilmesi de, bunların karşısında fikrî ve duygusal engeller oluşturmak suretiyle, ilerleyip yayılmalarının önlenmesini sağlamaktadır.

Bu öngörü ve Kur’an tabiriyle; bu gaybî haberlerin en önemlilerin- den biri de Kur’an-ı Kerim ve nebevî sünnet ile bildirilmiş olan “insanlığın geleceği ve insan topluluklarının kaderiyle ilgili haber”dir ki buradaki bahsimizin ana temasını oluşturan bu haber özetle şöyledir:

“Sonunda bütün yeryüzünün hakimiyeti Allah’ın salih kullarının eline geçecek, şirk ve küfrün kökü kazılacaktır, ki Hz. Peygamber efendimiz sallâ’llâhu aleyhi ve alih’den ulaşan haberlerde bu hususta etraflıca açıklamalarda bulunulmuştur, bu hadisenin, adı “Muhammed”, Lakabı “Mehdi” olan bir İmam vasıtasıyla gerçekleşeceği ve gökten inen Hz. İsa aleyhi’s-selâm’ın onun yardımcısı olacağı, onun zamanında İslam’ın bütün dünyaya egemen olacağı, insanlığın harikulâde ve olağanüstü bir ilmî ve manevî ilerleme kaydedeceği, bütün dünyanın huzur, güven ve refaha kavuşacağı bildirilmiştir.”

Bu mevzu fevkalade önemli olduğundan Hz. Resul-ü Ekrem sallâ’llâhu aleyhi ve alih üzerinde bir hayli durmuş, önemle vurgulamış ve çeşitli boyutları üzerinde etraflı açıklamalarda bulunmuştur. Nitekim bugün Müslümanlar arasında benzeri yorum ve tefsirlerde bulunulan pek az İslamî konu vardır ki, çeşitli İslam mezhepleri arasında görüş birliği ve ittifakta bulunulmuş olsun. Hatta bu hususta tam bir vahdet ve ittifaka ulaşabilmek diğer mevzularda ittifak sağlamaktan çok daha kolaydır.

Keza Ehl-i Sünnete mensup bazı ulema, akidevî açıdan Sünni olduğu halde Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın kimliği konusunda Şia ile aynı görüşü ve inancı paylaşır.[5] Bu inancın İslamî olduğu ve öteden beri, çağlar boyunca İslam ulemasının Kur’an ve sünnete dayanarak bu hususta görüş birliği içinde bulunduğu noktasına ışık tutucu bazı delilleri burada aktarmanın faydalı olacağı inancındayız.
Kur’an’da Hz. Mehdi (a.s)

İslam’ın en önemli kaynağı Kur’an-ı Kerim diğer konularda olduğu gibi bu alanda da ayrıntılara girmeden genel ve tümel olarak bahsetmekte ve iman sayesinde cihanşümul adil bir hükümetin gerçekleşeceğini haber vermektedir.

Örnek olarak bu konuyu söz konusu eden şu ayetleri gösterebiliriz:

1- “Andolsun, biz Zikir’den sonra Zebur’da da: Hiç şüphesiz arza salih kullarım varis olacaktır diye yazdık. Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda (Kur’an’da) açık bir mesaj vardır.”[6]

Her şeyden önce ayette geçen bazı kelimelere dikkat etmek gerekir:

Arz: Yer küresine denilmektedir ve başka bir anlamda kullanıldığına dair özel bir belirteç olmadıkça bütün yeryüzünü kapsamına almaktadır.

İrs ve miras: Lügat anlamı, muamele ve alış-veriş etmeden elde edilen şeye denir. Ancak Kur’an-ı Kerim’de bazı yerlerde salih bir kavmin salih olmayanlara galibiyet ve üstünlüğü, onların güçlerini ele geçirmesi anlamında kullanılmıştır.

Zebur: Her çeşit kitap ve yazı anlamına gelmektedir; ancak Ahd-i kadim’de “Mezamir-i Davud” diye anılan Hz. Davud’un kitabı için kullanılan bir tabirdir. Bu kitap Hz. Davud’un Allah’a yakarışlarını, öğütlerini içermektedir. Zebur’un, Kur’an’dan önceki bütün ilahî kitaplar için kullanılır bir tabir olması ihtimali de vardır.

Zikir: Uyarma ve hatırlatma kaynağı olan her şeye zikir denir. Ancak yukarıdaki ayette Hz. Musa aleyhi’s-selâm’ın kitabı “Tevrat” olarak tefsir edilmiştir. Bunun sebebi de ayette onun Zebur’dan önce olduğunun bildirilmesidir. Başka bir tefsire göre “Zikir” Kur’an-ı Kerim’e işarettir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de bu tabir Kur’an’ın kendisi için kullanılmıştır. Örneğin Tekvir / 27’de şöyle geçer: “O (Kur’an), alemler için ancak bir zikirdir.”

Dolayısıyla ayette geçen “min ba’dı” kelimesi “ayrıca” ve “ilaveten” anlamına gelir.

Salih: Liyakat sahibi anlamındadır ve genel olarak kullanıldığında ise ister ilim açısından olsun, ister ahlak, iman, takva, bilinç ve yönetim açısından her alandaki liyakat anlamına gelir.

Buna göre ayetin anlamı şöyledir:

Biz, Kur’an’a ilaveten (veya Tevrat’tan sonra) Zebur’da da yeryüzünü benim salih ve liyakatli kullarım ele geçireceklerdir diye yazdık; işte bu da kulluk ve ibadet edenlere yeterlidir. Bu konunun Zebur’da zikredilmiş olması bunun bütün ilahî kitaplarda sabit ve kesin bir ilke olarak var olduğunu göstermektedir.

Elbette eğer Zebur’dan maksat tüm ilahi kitaplar değil de Hz. Davud aleyhi’s-selâm’ın kitabı olursa, Hz. Davud aleyhi’s-selâm’ın hak, adalet ve insanların çıkarları doğrultusunda geniş ve güçlü bir hükümete sahip olması için bu müjdenin o peygamberin kitabında kaydedilmiş olması mümkündür. Tabii Hz. Davud aleyhi’s-selâm’ın hükümeti bölgesel olup yeryüzünün bütününü kapsamıyordu. Ama Zebur’da, özgürlük, adalet ve emniyet ilkelerine dayanan cihanşümul bir hükümetin gerçekleşeceği ona müjdelenmiştir.

Yani, yeteri kadar liyakat kazanmış “salih kullar”ın olduğu bir zamanda insanlar, yeryüzünün bütün maddî ve manevî miras ve bağışlarının sahibi olacaklardır.

Yukarıdaki ayetin tefsirinde nakledilen bazı rivayetlerde bu alanda daha sarih ve açık tabirler göze çarpmaktadır.

Örneğin, Mecma-ul Beyan tefsirinde yukarıdaki ayetin tefsirinde İmam Bâkır aleyhi’s-selâm’dan şöyle nakledilmektedir:

“Onlar Mehdi’nin ahir zamanda gelecek olan ashabıdır.”

Böylece yeryüzünün mirasçısı, kendini yetiştiren ve bu büyük risalete layık olan o erkek ve kadınlar olacaktır.

İlginç olan şu ki: Ahd-i Kadim’in (Tevrat’ın) bir bölümü sayılan “Hz. Davud’un Mezmurlarında” da bu konu yaklaşık aynı tabirlerle göze çarpmaktadır. Mesela otuz yedinci mezmurda şöyle geçer:

“Biraz bekle ve kötü yok olacaktır; Onun yerini araştıracaksın ve yok olacaktır. Fakat halimler dünyayı miras alacaklar”

Yine 37. mezmurda bu konu başka bir tabirle şöyle geçer:

“Salihler yeri miras alır; ve onda ebediyen otururlar”[7]

Gördüğünüz gibi Kur’an-ı Kerim’de geçen “müjde” aynen bu gün elimize ulaşan Zebur’da da mevcuttur.

2- Nur suresi 55. ayette zikrolunduğu gibi “Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaat etmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl halife ettiyse (güç ve iktidar sahibi kıldıysa), onları da yeryüzünde halife edecek (güç ve iktidar sahibi kılacak), kendileri için seçip beğendiği dinlerini yerleştirip sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvene kavuşturacaktır.

Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra küfre saparsa, işte onlar fasık olanlardır.”[8]

Bu ayette mümin ve liyakatli kullara üç açık vaat da bulunulmuştur. Her vaatte üç ilkenin olduğunu bilmekteyiz:

1- Vaat eden (burada Allah Teala’dır).

2- Vaat olanlar (içinizden iman edenler ve salih amellerde bulunanlardır).

3- Vaat edilen şeyler. Bu da yine üç tanedir:

1- Yeryüzünde Halife Olma: Allah’ın temsilcisi olarak yer yüzünde hükümet etme, yani hak ve adil hükümet.

2- Dini Yerleştirip Sağlamlaştırmak: Allah’ın hükümlerinin hayatın bütün alanlarında manevî nüfuzu ve hakimiyeti.

3- Korkunun Emniyete Çevrilmesi: Korku ve emniyetsizliğe sebep olan bütün etkenlerin ortadan kaldırılması, yeryüzünde tam bir emniyet ve huzurun hakim oluşu.

Dini yerleştirip sağlamlaştırmaktan maksat, “temkin” kelimesinin kullanıldığı diğer yerlerden anlaşıldığı gibi İslamî öğretinin köklü bir şekilde hayatın tüm alanlarına etki etmesidir.

Bu üç vaat sonucu, insanlar yetişir, Allah’ın halis kulu olma ve bütün kalplerde tüm putların kırılması için ortam hazırlanır. (Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar.)

Burada müfessirlerin sözleri ve bu ayetin nüzul sebebi hakkında kaydedilen şeylere de bir göz atalım:

Bazı müfessirler bu ayetin, Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in ashabı Medine’ye hicret ettikten sonra indiğine inanmaktalar.

Yepyeni bir hareket başlamıştı; zulüm, cehalet ve cahiliyet döneminin hurafeleriyle dolu olan eski ve çürük toplumun temellerini titreten bir hareket başlamıştı ve tabiatıyla dört bir yandan muhalefet sesleri yükselmişti.

Bu ilahî inkılabın sayıları az ama fedakâr elemanları bu yeni dinin büyük etkinliğinden yararlanarak gerçek yeniliği getirdilerse de ancak muhaliflerin sayıları ve çıkardıkları gürültüler o kadar çoktu ki hak sözler onların arasında kayboluyordu.

Kabilelerin muhalefetleri o kadar çoktu ki Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in ashabı her zaman hazır durumdaydı, her akşam silahla uyuyor, sabahları da silahla, dar ve ağır savaş elbisesiyle uyanıyorlardı.

Bu durumun uzun bir süre devam etmesi gerçekten üzücüydü. Çizme, zırh, kılıç ve kalkanla nasıl uyuyabilirlerdi?! Hem de yarı uyanık bir şekilde.

Bazen geceleri rahat bir uykuyla dinlenebilecekleri ve düşman tarafından hiç bir tehlikenin kendilerini tehdit etmediği bir zamanın gelmesini; namaz kılarken düşmanın gafil avlamasından korkmayacakları ve geceleyin düşman baskınından korkmadan serbestçe ibadet edecekleri, putları kırarak Kur’an’ın adilane hükümeti sayesinde huzurlu bir hayat yaşayacakları günü arzuluyorlardı.

İster istemez içinde bulundukları bu durumdan dolayı endişelerini dile getirerek birbirlerine, “Acaba böyle bir gün gelecek mi?” diye soruyorlardı.

Bu sırada yukarıdaki ayet inerek onları müjdeledi: Evet, böyle bir gün gelecek; bu Allah’ın büyük vaadidir, değişmez ve kesin vaadi.

Çok geçmeden Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in Arap yarımadasına tamamen zaferiyle o günün nasıl gelip çattığını her kes gördü.

Bu ayetin nüzul sebebi tabii bir görünüm arzetmektedir. Ancak Kur’an-ı Kerim’in muhtelif ayetlerini ve onların nüzul sebeplerini araştıran kimseler, ayetlerin geniş anlamlarının hiç bir zaman onların iniş nedenleriyle sınırlandırılamayacağını, aksine, nüzul sebebinin ayetin içerdiği mananın örneklerinden biri olduğunu bilirler.

Bir ayeti onun nüzul sebebine has kılmak tıpkı zaruret gereği düşmanla savaşmak için elde ettiğimiz bir silahı her ne kadar kullanışlı, pahalı ve eşsiz de olsa o savaş bittikten sonra bir kenara bırakmak gibidir.

Elbette Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in yaşadığı asrın sonlarında bu ayetin anlamından geniş bir bölümünün gerçekleşmiş olduğunu gördük. Fakat bu ayette ifade edilen vaat, yeryüzünün tümünü kapsayacak şekilde gerçekleşmemiştir ve dünyanın da bu olayı beklediğini bilmekteyiz.

Yukarıdaki ayet bütün asırlarda, bütün liyakatli müminleri sonunda cihanşümul hükümetin liyakatli kulların eline geçeceğini, birbirleriyle paslaşan bir grup bencil ve sömürgecinin elinde top gibi oyuncak olmayacağını müjdelemektedir.

Dolayısıyla, hadislerde bu ayetin, Hz. Mehdi’nin kıyamına tefsir edildiğini görmekteyiz. Mesela değerli müfessir Tabersî Mecma-ul Beyan tefsirinde İmam Seccad aleyhi’s-selâm’dan şöyle nakletmektedir:

“Andolsun onlar bizim Şiilerimiz (izleyicilerimiz)dirler. Allah Teala bunu bizden olan bir kişinin vasıtasıyla gerçekleştirecektir ve o bu ümmetin Mehdi’sidir.”

Daha sonra bu konuyu, İmam Bâkır aleyhi’s-selâm ve İmam Sadık aleyhi’s-selâm’dan nakletmektedir.

Sonra da şunu eklemektedir ki: ayet mutlak olup bütün yeryüzünün hilafetini kapsamına almaktadır. Bu ilahî vaat henüz gerçekleşmediği için onun gerçekleşmesini beklemek gerekir.

“el-Burhan” tefsirinde, bu ayetin Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın kıyamına işaret ettiğine dair İmam Bâkır aleyhi’s-selâm ve İmam Sadık aleyhi’s-selâm’dan çeşitli rivayetler nakletmektedir.

Şunu da hatırlatmak gerekir ki: Ayette geçen minkum (sizden) kelimesinden anlaşılıyor ki, ortam hazırlandığında cihanşümul bir inkılaba girişmek için liyakatli, mümin ve salih bir azınlığın varlığı yeterlidir.

,,,,,,,,,,,,

 

www.erfan.ir