Dinin Rüknü Ehlibeyt

En son Peygamber (s.a.a), büyük emaneti, yani kendi Ehlibeyti olan Hz. Ali ile on bir oğlunu ve torununu çeşitli şekillerde tarif etti.

e) En son Peygamber (s.a.a), büyük emaneti, yani kendi Ehlibeyti olan Hz. Ali ile on bir oğlunu ve torununu çeşitli şekillerde tarif etti. Bu konuda söylediklerinden biri, son konuşmalarından birini oluşturan şu konuşmasıdır:
“Ey muhacirler ile ensar topluluğu ve ey cinlerden ve insanlardan bugün ve bu saatte beni dinleyenler! Söylediklerimi burada bulunanlar burada bulunmayanlara iletsin. Haberiniz olsun ki, size Allah’ın kitabı Kur’ân’ı bırakıyorum. Bu kitapta, nur, hidayet ve açıklama vardır. Allah o kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedi. O benim için Allah’ın size karşı hüccetidir. Bunun yanı sıra size en büyük bayrağı, dinin bayrağı ve hidayet ışığı olan vasim Ebu Talip oğlu Ali’yi bırakıyorum. Haberiniz olsun, o, Allah’ın ipidir. Hep birlikte ona sarılın, sakın ondan ayrılmayın. Allah’ın size bağışladığı nimeti hatırlayın. Hani bir zamanlar düşman olduğunuz hâlde O, kalplerinizi uzlaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz.”[1]
“Ey İnsanlar, bu Ebu Talip oğlu Ali, bugün ve bugünden sonra Allah’ın hazinesidir. Kim onu bugün ve bugünden sonra sever ve dost edinirse, o verdiği sözü yerine getirmiş ve kendisine düşen görevi gerçekleştirmiş olur. Kim bugün ve bugünden sonra ona düşmanca davranırsa, kıyamet gününde kör ve sağır olarak gelir ve Allah nezdinde kendi lehine bir hüccet bulunmaz.”
“Ey insanlar, yarın benim yanıma Ehl-i Beyt’im dağınık, toz toprak içinde, itilip kakılmış, mazlum durumda, kanları önünüzde akan vaziyette, boyunlarınızda sapıklık biatlerinin ve cahillik şuralarının sorumluluğunu taşıyarak dünyaya taze bir gelinmiş gibi gönül kaptırmış olarak gelmeyin.”
“Haberiniz olsun ki, bu işin adamları ve ayetleri vardır. Allah onların isimlerini kitabında bildirdi ve ben de size onları tanıttım. Bana gönderilen mesajı size ilettim. Fakat ben sizi cahilce davranan bir toplum olarak görüyorum. Benden sonra Allah’ın kitabını bilgiye dayanmadan tevil eden, sünneti arzunuza uyduran, dininden dönmüş kâfirlere dönüşmeyin. Çünkü Kur’ân’a ters düşen her sünnet, her hadis ve her söz, geçersiz ve batıldır.”
“Kur’ân hidayet imamıdır. Onun kendine ileten bir önderi vardır. İnsanları hikmet ve güzel öğütlerle ona çağırır. O benden sonraki veliyyulemr’dir (yetki sahibidir). O benim ilmimin, hikmetimin, gizli sırlarımın ve açığa vurduklarımın ve benden önceki peygamberlerin bıraktıkları mirasın vârisidir. Ben hem vârisim, hem geride mirasçı bırakanım. Sakın nefsiniz sizi yalanlamasın.”
“Ey insanlar, Ehl-i Beyt’im hakkında Allah’ı göz önünde bulundurun. Çünkü onlar dinin temel direkleri, karanlıkların kandilleri ve ilmin madenleridirler. Ali benim kardeşim, vârisim, yardımcım, güvendiğim (yakınım), işimin yürütücüsü, sünnetim uyarınca taahhüdümün yerine getiricisidir. Bana ilk inanan ve ölümüm sırasında en son görüşeceğim ve kıyamet günü benimle buluşacakların ortasında yer alacak olan kimsedir. Bu söylediklerimi burada olanlarınız burada olmayanlara iletsin. Kim ümmetin içinde kendisinden daha bilgilisi varken, bir kavme kör gözlü bir imamlıkla imam olursa, kâfir olur.”
“Ey insanlar, kimin yaptığım işlerden dolayı üzerimde bir hakkı varsa, kimin benimle ilgili vadesi ileride dolacak bir hesabı varsa, bu konularda Ebu Talip oğlu Ali’ye gelsin. O onların hepsini tazmin eder. Böylece hiç kimsenin üzerimde hakkı kalmasın.”[2]


[1] – Âl-i İmrân, 103
[2] – Biharu’l-Envar, c.22, s.484-487, Resulullah’ın son hutbesi
……………….