Mübahele ayeti | آية المباهلة

BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM
HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE
VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE

değerli kardeşlerimiz, inşaAllah bu çalışmamızda Mübahele ayeti dediğimiz Al-i İmran suresinin 61-ci ayetinin tefsirini yine sahih hadisler ışığında ve belgeli bir şekilde sizlerle paylaşacağız. Allah c.c bu ayette buyuruyor ki:

فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنْفُسَنَا وَأَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Sana ilim geldikten sonra; kim seninle tartışırsa de ki: “Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefsimizi ve nefsinizi çağıralım sonra lanetleşelim. Allahın lanetinin yalancıların üstüne olmasını dileyelim.”

Al-i İmran suresi 61-ci ayet

bu ayette “oğullarımızı” ifadesi ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, “kadınlarımızı” ifadesi ile Hz. Fatıma, “nefsimizi” ifadesi ile ise imam Ali a.s kastedilmiştir. ve ayetin tefsiri ile ilgili Şii ve Sünni kaynaklarında imamlar a.s ve sahabeler r.a’dan değişik senedlerle bir çok hadis rivayet edilmiştir.

 

1. şia kaynaklı hadisler: şia ulemadan Berki, Ali b. İbrahim el-Kummi, ve Saduk gibi muhaddis ve müfessirler değişik senedlerle Ehli Beyt imamlarından a.s bir çok hadis rivayet etmiştirler.

Sikatul İslam (İslam’ın güvenci) Kuleyni’nin hocası Ali b. İbrahim el-Kummi ayetin tefsiri hakkında kendi tefsirinde diyor ki:

حدثني أبي عن النضر بن سويد عن ابن سنان عن أبي عبد الله (عليه السلام): إن نصارى نجران لما وفدوا على رسول الله (صلى الله عليه وآله)، وكان سيدهم الأهتم والعاقب والسيد وحضرت صلاتهم فأقبلوا يضربون بالناقوس وصلوا فقال أصحاب رسول الله (صلى الله عليه وآله) يا رسول الله هذا في مسجدك؟ فقال: “دعوهم” فلما فرغوا دنوا من رسول الله (صلى الله عليه وآله) فقالوا له: إلى ما تدعونا؟ فقال: “إلى شهادة أن لا إله الله، وأني رسول الله وأن عيسى عبد مخلوق يأكل ويشرب ويحدث” فقالوا من أبوه؟ فنزل الوحي على رسول الله (صلى الله عليه وآله) فقال: قل لهم: ما تقولون في آدم أكان عبدا مخلوقا يأكل وشرب وينكح؟ فسألهم النبي (صلى الله عليه وآله) فقالوا: نعم فقال: “فمن أبوه “فبهتوا فبقوا ساكتين فنزل الله (إن مثل عيسى عند لله كمثل آدم خلقه من تراب ثم قال له كن فيكون إلى قوله فنجعل لعنة الله على الكاذبين) فقال رسول الله (صلى الله عليه وآله): “فباهلوني فإن كنت صادقا أنزلت اللعنة عليكم، وإن كنت كاذبا نزلت علي” فقالوا: أنصفت فتواعدوا للمباهلة فلما رجعوا إلى منازلهم قال رؤساءهم السيد العاقب والأهتم: إن باهلنا بقومه باهلناه، فإنه ليس بنبي وإن باهلنا بأهل بيته خاصة فلا نباهله، فإنه لا يقدم على أهل بيته إلا وهو صادق فلما أصبحوا جاءوا إلى رسول الله (صلى الله عليه وآله) ومعه أمير المؤمنين وفاطمة والحسن والحسين (عليهم السلام) فقال النصارى: من هؤلاء؟ فقيل لهم: هذا ابن عمه ووصيه وختنه علي بن أبي طالب وهذه ابنته فاطمة وهذان ابناه الحسن والحسين، فعرفوا فقالوا لرسول الله (صلى الله عليه وآله): نعطيك الرضا فاعفنا من المباهلة فصالحهم رسول الله على الجزية وانصرفوا
babam bana Nadr b. Süveyd’den, o ibni Sinan’dan, o da Ebu Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)‘dan anlattı, dedi ki: “Necran Hıristiyanlarını temsilen bir heyet, Rasulullah s.a.a’in huzuruna geldi. Başlarında Ehtem, Akib ve Seyyid adlı zatlar bulunuyordu. Görüşme sırasında, onların namaz vakti girdi. Kalkıp çan çaldılar ve ardından ibadet ettiler. Bunu gören ashap: “ya Rasulallah, senin Mescidinde böyle yapmalarına izin mi veriyorsun?” deyince, Rasulullah s.a.a: “Karışmayın.” dedi. İbadetlerini bitirince Rasulullah s.a.a’e yaklaştılar ve dediler ki: “Neye davet ediyorsun? Rasulullah s.a.a dedi ki: “Allah’tan başka ilah olmadığına, benim Allah’ın Rasulü olduğuma, İsa’nın yaratılmış, yiyen, içen ve def-i hacet eden bir kul olduğuna şahitlik etmeye davet ediyorum.” Dediler ki: “Peki, İsa’nın babası kimdi?” Bunun üzerine, Peygamberimize vahiy yoluyla şöyle buyuruldu: “Onlara de ki: “Siz Adem hakkında ne diyorsunuz? O, yaratılmış, yiyen, içen, def-i hacet eden ve cinsel birleşmede bulunan bir kul muydu?” Peygamberimiz onlara bu soruyu yöneltti. Dediler ki: “Evet.” Peygamberimiz sordu: “Peki, babası kimdi?” Onlar bu soru karşısında şaşırıp kaldılar ve verecek cevap bulamadılar. Bunun üzerine yüce Allah: “Şüphesiz, Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı.” ve “Artık sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışmaya kalkarsa… Allah’ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım.” ayetlerini indirdi. Rasulullah s.a.a onlara dedi ki: “Gelin benimle lanetleşin. Eğer ben doğru söylüyorsam, lanet sizin üzerinize insin, şayet yalan söylüyorsam benim üzerime insin.” Dediler ki: “Adil bir öneride bulundun.” Sonra lanetleşme için sözleştiler. Konakladıkları yerlere geri dönünce, liderleri Seyyid, Akib ve Ehtem şöyle dediler: “Eğer bizimle lanetleşmeye kavmini getirirse, onunla lanetleşiriz. Çünkü peygamber olmadığı anlaşılır. Şayet özel olarak kendi ev halkını getirirse, lanetleşmeyiz. Çünkü ancak doğru söylemesi durumunda ev halkını getirebilir.” Sabah olunca Rasulullah s.a.a’in yanına geldiler. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin a.s Rasulullah s.a.a’in yanında idi. Bu manzarayı gören Hıristiyanlar şöyle dediler: “Kim bunlar?” Onlara şu karşılık verildi: “Şu adam onun amcası oğlu, vasisi ve damadı Ali b. Ebu Talib’tir, bu kızı Fatıma’dır ve bu ikisi de oğulları Hasan ve Hüseyin’dir.” Bunun üzerine, oradan ayrıldılar. Rasulullah s.a.a’a dediler ki: “Biz, seni razı etmeye hazırız. Lanetleşmeden bizi muaf tut.” Rasulullah s.a.a cizye karşılığında onlarla anlaştı. Böylece yurtlarına geri döndüler.”

Ali b. İbrahim el-Kummi r.a, “Tefsiri Kummi”, 1/104

hadisin senedinde yer alan tüm raviler sika (güvenilir) ve isnadı muttasıldır. ayetin tefsiri hakkında bir başka hadisi Şeyh Saduk r.a rivayet etmiştir.

mubahele-sadukmubahele-saduk1mubahele-saduk2mubahele-saduk3

resimde gördüğünüz Şeyh Saduk r.a’ın “Uyunu ahbar er-Rıza a.s” adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:

حدثنا علي بن الحسين بن شاذويه المؤدب و جعفر بنمحمد بن مسرور رضي الله عنهما قالا حدثنا محمد بن عبد الله بن جعفر الحميري عنأبيه عن الريان بن الصلت قال
و أما الثالثة فحين ميز الله الطاهرين من خلقه فأمر نبيه بالمباهلةبهم في آية الابتهال فقال عز و جل يا محمد فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ ما جاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعالَوْا نَدْعُ أَبْناءَنا وَ أَبْناءَكُمْ وَ نِساءَناوَ نِساءَكُمْ وَ أَنْفُسَنا وَ أَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْلَعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكاذِبِينَ فبرز النبي ( ص ) عليا و الحسن و الحسين و فاطمةص و قرن أنفسهم بنفسه فهل تدرون ما معنى قوله وَأَنْفُسَنا وَ أَنْفُسَكُمْ قالت العلماء عنى به نفسه فقال أبو الحسن ( ع ) لقد غلطتمإنما عنى بها علي بن أبي طالب ( ع ) و مما يدل على ذلك قول النبي ( ص ) حين قال لينتهينبنو وليعة أو لأبعثن إليهم رجلا كنفسي يعني علي بن أبي طالب ( ع ) و عنى بالأبناءالحسن و الحسين ( ع ) و عنى بالنساء فاطمة ( ع ) فهذه خصوصية لا يتقدمهم فيها أحد و فضل لايلحقهم فيه بشر و شرف لا يسبقهم إليه خلق إذ جعل نفس علي ( ع ) كنفسه فهذه الثالثة
bana Ali b. Hüseyin b. Şevzeb ve Cafer b. Muhammed b. Misvar r.a anlattılar, dediler ki: Muhammed b. Abdullah b. Cafer el-Himyeri bize babasından, o da Reyyan b. Salt’dan anlattı, dedi ki: (imam Rıza a.s Abbasi Memunun meclisinde muhalif alimlerlere İtret hakkında Kurandan delil getirirken şöyle dedi) “üçüncü ayet: Allah-u Teala yaratıklarından tertemiz olanları ayırdığında mübarek ayetinde peygamberine onlarla beraber mübahele yapmaya gitmesini emrederek şöyle buyurdu: “Artık sana gelen bunca ilimden sonra da gene bu hususta seninle çekişip tartışmalara girişirlerse de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra da dua edelim ve Allah’ın lânetini yalancıların üstüne kılalım.” (Al-i İmran, 61) Bu ilahi emirden sonra Rasulullah s.a.a Ali, Hasan, Hüseyin, ve Fatıma’yı a.s dışarı çıkarıp onları kendi yanına aldı. Ayette geçen “kendimiz” ve “kendiniz” ibaretinin anlamını biliyor musunuz acaba?” Alimler dediler ki: “Allah-u Teala onunla Rasulullah s.a.a’in kendisini kastetmiştir.” imam a.s dedi ki: “Yanıldınız, çünkü Allah-u Teala onunla Ali b. Ebu Talib a.s’ı kastetmiştir. Bunun delillerinden birisi Rasulullah s.a.a’in şu sözüdür: “Ya Velîaoğulları bu işlerinden vazgeçecekler, ya da kendim gibi birisini (onlara karşı koymak için) göndereceğim.” yani Ali b. Ebu Talib a.s’ı. Ayetteki “oğullar”dan kasıtsa Hasan ve Hüseyin a.s’dır. “Kadınlar”dan kasıt da Fatıma s.a’dır. İşte bu, hiç kimsenin o fazilette onlardan öne geçemeyeceği bir özelliktir. Hiç kimsenin o özellikte onlara ulaşamayacağı bir üstünlüktür ve hiçbir yaratığın o üstünlükte onları geçemeyeceği bir şereftir. Çünkü Rasulullah s.a.a Ali’nin nefsini kendi nefsi saymıştır. Bu da üçüncü ayettir.”

Şeyh Saduk r.a, “Uyunu Ahbar er-Rıza a.s”, 1/209-210, bab 23, hadis 1

bu hadisin de senedinde yer alan tüm raviler sika (güvenilir) ve isnadı muttasıldır. Hadisin aslı ilk ravi Reyyan b. Salt r.a’ın “imam Rıza a.s’ın itret ve ümmetin farkı hakkında kelamı” adlı kitabındandır ve Şeyh Saduk r.a bu hadisi onun kitabından raviler aracılığı ile kendi kitabında aktarmıştır. Aynı şekilde, Necaşi (bkz: “Ricali Necaşi”, sayfa 165, 437-ci ravi) ve Şeyh Tusi (bkz: “Fihrist”, sayfa 71, 285-ci ravi) de Reyyan b. Salt r.a’ın bu kitabını kendi senedleri ile rivayet etmiştirler ve onların da senedleri muttasıl ve ravileri sika (güvenilir)‘dirler. Yani hadis 3 farklı sened ile Reyyan b. Salt r.a’dan rivayet edilmiştir.

Şeyh Asif el-Muhsini h.a Şeyh Saduk r.a’ın senedi hakkında diyor ki:

في رواية معتبرة
rivayet muteberdir.

Şeyh Asif el-Muhsini, “Muaşre Bihraul Envar”, 1/276

ve Seyyid Ebul Kasım el-Hoi r.a da Şeyh Tusi r.a’ın senedi hakkında diyor ki:

والطريق كطريق الشيخ إليه صحيح
ve (Saduk’un) ona olan senedi Şeyh (Tusi)‘nin senedi gibi sahihtir.

Seyyid Ebul Kasım el-Hoi r.a, “Mucem ricalil hadis”, 8/217, 4648-ci ravi

bunlardan başka Ayyaşi r.a “Tefsiri Ayyaşi”, 1/176-177‘de mürsel olarak Hz. Ali, Hz. Rıza a.s ve Sad b. Ebu Vakkas’dan ayetin tefsiri hakkında 3 hadis rivayet etmiştir.

2. sünni kaynaklı hadisler: sünni ulemadan Ahmed, Müslim, Tirmizi, Taberi ve ibni Ebu Hatem gibi muhaddis ve müfessirler bu ayetin tefsiri hakkında bir çok hadis rivayet etmiştirler. bu hadisler tıpkı şia kaynaklarında imamlar a.s’dan rivayet edildiği gibi ayetin nercan hristiyanları ile Efendimiz s.a.a arasında geçen tartışmalar üzerine nazil olduğunu, ve ayetin nüzulu sonrasında Efendimiz s.a.a’in imam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin a.s’i yanına alarak mübaheleye gittiğini göstermektedir. Sünni kaynaklardan aktaracağım 2-ci hadis alkafi.net sitesinde “Hafidul Kuds” nicki ile yazan kardeşimize aittir. “Hafidul Kuds” kardeşin yazısı şu linkte: http://www.alkafi.net/vb/showthread.php?t=1673

mubahele-muslimmubahele-muslim1

resimde gördüğünüz sünni hadis alimi Müslim’in “es-Sahih” adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ وَتَقَارَبَا فِي اللَّفْظِ قَالَا حَدَّثَنَا حَاتِمٌ وَهُوَ ابْنُ إِسْمَعِيلَ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ مِسْمَارٍ عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ أَمَرَ مُعَاوِيَةُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ سَعْدًا فَقَالَ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَسُبَّ أَبَا التُّرَابِ فَقَالَ أَمَّا مَا ذَكَرْتُ ثَلَاثًا قَالَهُنَّ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَنْ أَسُبَّهُ لَأَنْ تَكُونَ لِي وَاحِدَةٌ مِنْهُنَّ أَحَبُّ إِلَيَّ مِنْ حُمْرِ النَّعَمِ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَهُ خَلَّفَهُ فِي بَعْضِ مَغَازِيهِ فَقَالَ لَهُ عَلِيٌّ يَا رَسُولَ اللَّهِ خَلَّفْتَنِي مَعَ النِّسَاءِ وَالصِّبْيَانِ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلَّا أَنَّهُ لَا نُبُوَّةَ بَعْدِي وَسَمِعْتُهُ يَقُولُ يَوْمَ خَيْبَرَ لَأُعْطِيَنَّ الرَّايَةَ رَجُلًا يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ قَالَ فَتَطَاوَلْنَا لَهَا فَقَالَ ادْعُوا لِي عَلِيًّا فَأُتِيَ بِهِ أَرْمَدَ فَبَصَقَ فِي عَيْنِهِ وَدَفَعَ الرَّايَةَ إِلَيْهِ فَفَتَحَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ دَعَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلِيًّا وَفَاطِمَةَ وَحَسَنًا وَحُسَيْنًا فَقَالَ اللَّهُمَّ هَؤُلَاءِ أَهْلِي
…Amir b. Sad b. Ebu Vakkas dedi ki: Muaviye b. Ebu Süfyan Sad’a emir verdi ve dedi ki: “seni Ebu Turab’a sövmekten alıkoyan nedir?” Sad dedi ki: “Benim söyleyeceğim üç şey var ki, bunları onun için Rasulullah s.a.a söylemiştir, bu seple ona asla sövemem. Bu üç şeyden birinin benim olması bence kızıl develerden daha makbuldür. Ben Rasulullah s.a.a’ın gazalarından birinde onu yerine bıraktığını, onun: “ya Rasulallah! Beni kadın ve çocuklarla beraber mi bıraktın?” dediği zaman Rasulullah s.a.a’in “Benden Musa’ya nisbetle Harun yerinde olmana razı değil misin? Şu kadar var ki, benden sonra Peygamberlik yoktur.” buyururken işittim; Hayber gününde de “Bu sancağı mutlaka Allah ve Resulünü seven, Allah ve Resulü de kendisini seven bir zata vereceğim.” buyururken işittim. Biz sancak için hepimiz uzandık. Fakat o “Bana Ali’yi çağırın!” buyurdu. Ali gözlerinden rahatsız olduğu halde getirildi. Rasulullah s.a.a onun gözüne tükürdü ve sancağı kendisine verdi. Allah da ona fethi müyesser kıldı. ve “De ki: Gelin, bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım…” (Al-i İmran 61) ayeti indiği zaman Rasulullah s.a.a Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırarak: “Allahım! Benim ailem bunlardır.” buyurdu”

Müslim, “es-Sahih”, 4/1871, Sahabenin fazileti kitabı, hadis 2404

hadisi Ahmed b. Hanbel “Müsned”, 1/85, hadis 1608‘de; Tirmizi, “Sünen”, 6/86-87, Menakıb kitabı, hadis 3724‘de; Hakim “Müstedrek”, 3/163, hadis 4719‘da rivayet etmiştir.

hadisin “Sahihi Müslim”de rivayet edilmiş olması sünniler nezdinde hadisin sıhhati için zaten yeterlidir. Fakat biz sünni muhaddislerin de hadis hakkındaki beyanlarını aktaracağız.

“Müsnedi Ahmed” kitabının muhakkiki Şeyh Şuayb el-Araut hadis hakkında diyor ki:

تعليق شعيب الأرنؤوط : إسناده قوي على شرط مسلم
Şuayb el-Arnaut: isnadı Müslim şartına göre kavidir.

Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, 1/85, hadis 1608

hadisi kendi kitabında rivayet eden Tirmizi ise hadisi rivayet ettikten hemen sonra diyor ki:

قال أبو عيسى هذا حديث حسن صحيح غريب من هذا الوجه
Hadis bu vech ile hasen sahih garibdir.

Tirmizi, “Sünen”, 6/86-87, Menakıb kitabı, hadis 3724

yine hadisi kendi kitabında rivayet eden Hakim ve onun kitabını tahkik eden ez-Zehebi hadis hakkında diyorlar ki:

هذا حديث صحيح على شرط الشيخين و لم يخرجاه
تعليق الذهبي قي التلخيص : على شرط البخاري ومسلم
Hakim: bu hadis Şeyhayn (Buhari ve Müslim) şartlarına göre sahihtir fakat tahriç etmemiştirler.
ez-Zehebi: Buhari ve Müslim şartlarına göre (sahih)

Hakim, “Müstedrek”, 3/163, hadis 4719

yine ayetin tefsiri hakkında Beyhaki, Vahidi ve Hakim başta olmak üzere bir çok muhaddis Cabir b. Abdullah el-Ensari r.a’dan hadis rivayet etmiştirler.

mubahele-beyhakimubahele-beyhaki1mubahele-beyhaki2

resimde gördüğünüz ehli sünnet alimlerinden Beyhaki’nin “Delailun Nübüvve” adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:

حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ أَحْمَدَ قَالَ: ثنا أَحْمَدُ بْنُ دَاوُدَ الْمَكِّيُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ زَكَرِيَّا الْغَلَابِيُّ قَالَا: ثنا بِشْرُ بْنُ مِهْرَانَ الْخَصَّافُ قَالَ: ثنا مُحَمَّدُ بْنُ دِينَارٍ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِي هِنْدَ عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ جَابِرٍ قَالَ: ” قَدِمَ عَلَى النبي صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْعَاقِبُ وَالطَّيِّبُ، فَدَعَاهُمَا إِلَى الْإِسْلَامِ فَقَالَا: أَسْلَمْنَا يَا مُحَمَّدُ قَبْلَكَ، قَالَ: «كَذَبْتُمَا، إِنْ شِئْتُمَا أَخْبَرْتُكُمَا مَا يَمْنَعُكُمَا مِنَ الْإِسْلَامِ» قَالُوا: فَهَاتِ أنْبِئْنَا. قَالَ: «حُبُّ الصَّلِيبِ، وَشُرْبُ الْخَمْرِ، وَأَكْلُ لَحْمِ الْخِنْزِيرِ» قَالَ جَابِرٌ: فَدَعَاهُمَا إِلَى الْمُلَاعَنَةِ فَوَاعَدَاهُ عَلَى أَنْ يُغَادِيَاهُ بِالْغَدَاةِ فَغَدَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَخَذَ بِيَدِ عَلِيٍّ وَفَاطِمَةَ وَالْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ ثُمَّ أَرْسَلَ إِلَيْهِمَا فَأَبَيَا أَنْ يُجِيبَاهُ وَأَقَرَّا لَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَالَّذِي بَعَثَنِي بِالْحَقِّ لَوْ فَعَلَا لَأَمْطَرَ الْوَادِي عَلَيْهِمَا نَارًا قَالَ جَابِرٌ: فِيهِمْ نَزَلَتْ: {فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنْفُسَنَا وَأَنْفُسَكُمْ} قَالَ الشَّعْبِيُّ: قَالَ جَابِرٌ: {وَأَنْفُسَنَا وَأَنْفُسَكُمْ} رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَلِيٌّ، وَ {أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ} الْحَسَنُ وَالْحُسَيْنُ، {وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ} فَاطِمَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَجْمَعِينَ
bana Süleyman b. ahmed anlattı, dedi ki: bana Ahmed b. Davud el-Mekki ve Muhammed b. Zekeriyya anlattılar, dediler ki: bize Bişr b. Mihran anlattı, dedi ki: Muhammed bana Davud b. Ebi Hind’den, o Şaabi’den, o da Cabir’den anlattı, dedi ki: “Akıb ve Tayyib Rasulullah s.a.a’e geldiler ve Rasulullah s.a.a onları mübaheleye davet etti. Onlar da ertesi günü lanetleşmek üzere sözleştiler. Ertesi günü Rasulullah s.a.a Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’in elinden tutarak geldi ve gelmeleri için onlara (hristiyanlara) haber gönderdi. Fakat (hristiyanlar) gelmediler ve haracı kabul ettiler. Rasulullah s.a.a dedi ki: “Beni hak ile gönderen Allaha yemin olsun ki, eğer hayır deselerdi vadi tepelerine ateş yağdıracaktı.” İşte onlar hakkında “Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım” ayeti nazil oldu. ayetteki “Kendimizi ve kendinizi” kavli ile Rasulullah s.a.a ve Ali b. Ebu Talib, “oğullarımızı” kavli ile Hasan ile Hüseyin, “kadınlarımızı” kavli ile de Fatıma kasdedilmiştir.

Beyhaki, “Delailun Nübüvve”, sayfa 353-354, hadis 244

hadisi ibni Merdeveyh (bkz: ibni Kesir, “Tefsirul Kuranil Azim”, 3/55); Vahidi “Esbabun Nüzul”, sayfa 67-68‘de sahabe Cabir b. Abdullah r.a ve tabiinden Hasan el-Basri’den rivayet etmiştir. Benzeri hadisi Hakim, “Müstedrek”, 2/649, hadis 4157‘de kendi senedi ile Cabir b. Abdullah r.a’dan rivayet etmiştir.

hadisi kendi kitabında rivayet etmiş olan Beyhaki “Delailun Nübüvve” kitabının mukaddimesinde kitabına ancak sahih hadisleri aldığını beyan etmiştir, bkz: Beyhaki, “Delailun Nübüvve”, sayfa 37

yani Beyhaki bu kitabında ancak sahih hadisleri toplamıştır, dolayısı ile hadis en azından Beyhaki’nin şehadetine göre sahihtir. bu hadisi Beyhaki, Hakim, Vahidi ve ibni Merdevehy’den naklen kitabında rivayet eden Asem b. Abdulmuhsin hadis hakkında diyor ki:

وإسناده صحيح و بشواهد له ما أخرجه  الواحدي عن الحسن مرسلا نحوه وإسناده صحيح
isnadı sahihtir ve Vahidi’nin Hasan (el-Basri)‘den bu konuda mürsel olarak rivayet ettiği onun şahididir.

Asem b. Abdulmuhsin, “Sahih min Esbabun Nüzul”, sayfa 85

velhamdulillahi Rabbil alemin.